SORUNLARI ÇÖZMEYE UĞRAŞMAYALIM!
Uzun süre ayakta durmayı gerektiren hallerde, iki ayak üzerinde bir süre hareketsiz durabildikten bir süre sonra ayak değiştirmeye başlanır. Vücudun ağırlığı bir ayağın üzerine verilip diğeri dinlendirilir, sonra ayak değiştirilip öbürü dinlenmeye (güya) alınır. Ancak bu bir şeye yaramaz ve insanlar sonunda oturacak bir yer aramaya başlarlar.
Bu basit olguda kişi bir sorunla karşı karşıyadır ve çözüm yolu olarak da mevcut koşulları çok az değiştirerek sıkıntıdan kurtulmayı görmektedir. Ancak, duruma dikkatle bakılırsa, kişinin bu sorunu, sorunu çevreleyen koşullarda esaslı bir değişiklik yapmadan yani soruna yol açan nedenleri (burada sürekli hareketsiz ayakta durmak) gidermeden çözmesine imkan olmadığı hemen görülecektir.
Ayak değiştirmek, üzerine yüklenilen tek ayağın daha çabuk yorulmasına neden olur ve kişi bir süre sonra sık sık ayak değiştirmeye başlar ve sonunda o çözümün -ki çözüm değildir- işe yaramadığını görür.
İşkence uzmanları bu mekanizmayı gayet iyi bilir ve insanlara acı çektirmek için onları, koşullarında esaslı değişiklikler yapamayacakları durumlar içine sokup öylece tutarlar.
Bir durumu oluşturan koşullarda esaslı değişiklikler yapmadan sorun çözmeye çalışmak, yalnız o sorunu çözememeyi değil, aynı zamanda evvelce bulunmayan yeni sorunlar doğmasına da yol açar.
Bu basit örnekte kolayca görülebilen gerçek, sorunlar karmaşık hale geldikçe görülemez hale gelir. İnsanlar (özellikle de bizim insanlarımızın çoğu), karmaşık sorunların daha farklı kurallara göre oluştuğunu düşünürler. Gerçekte ise mekanizma hep aynıdır.
Hangi karmaşıklıkta olursa olsun bir sorun, ancak ona yol açan nedenler ortadan kaldırılarak çözülebilir. Aksi halde, yani nedenler devam ettiği sürece, diğer koşullarda değişiklikler yapılarak yalnızca ilk sorunun belirtileri şekil değiştirilir ve bir süre sonra yeni belirtilerle, yeni (ve daha ağır) sorunlar doğar.
Kamu yönetiminde ister bürokrat ister politikacı olsun, bu altın kuralı tam anlamamış kişiler, sürekli olarak yeni koşullar oluşturup belirtilerin şekil değiştirmesine çalışırlar ve böylece sorunları “çözdüklerini” düşünürler.
Dışarıdan bakan bir kısım seyirci de sorunların çözüldüğünü sanır. Ve sevinir.
Salı, 05 Temmuz 1994