Temiz toplum ve “Beyaz Nokta” (1)
Tüm sorunlarımızda değişmeyen parçalar vardır. Bunlar aynen kimyadaki “periyodik tablo elementleri” gibi biraraya gelerek çeşitli sorunları oluşturuyorlar. Bunlara “kaynak sorunlar” deniliyor.
Ülkemiz sorunları üzerinde yapılan çalışmalar, bunların büyük çoğunluğunun 15 grup altında toplanabilecek “kaynak sorun”dan oluştuğunu gösteriyor. Böylece oluşan sorunları da “kaynak sorun”lardan ayırmak için “görünen sorun” (ya da fantom sorun) deyimi kullanılıyor.
İşte bu kaynak sorunlarımızdan birisi; çeşitli kavramların, tanımlanmamış olmaları yüzünden herkeste ayrı anlamlar çağrıştırmaları ve böylece yol açılan toplumsal iletişim bozukluğu problemimizdir.
Diğer yandan, “temiz toplum”, bir süredir ülkemizde ve diğer bazı ülkelerde kullanılan bir deyim… Rüşvet, yolsuzluk, dejenerasyon gibi kirliliklerden arınma anlamında kullanılıyor. Daha doğrusu herhalde öyledir!
Çünkü bugüne kadar “temiz toplum” deyimiyle ne kastedildiğine, buna ne gibi anlamlar yüklenip nelerin dışarıda bırakılması gerektiğine kimse değinmedi. Böylece, “temiz toplum”, herkesin kendi meşrebine göre yorumladığı ve daha da ilginci herkesin kendini temiz, başkalarını ise pis olarak nitelemesine yardımcı olan bir kavram oldu çıktı.
Şu bir gerçektir ki, bütün subjektif tanımlamalar gibi, temizlik (ve kirlilik), toplumdan topluma, zamandan zamana ve yerden yere değişen bir kavramdır. Belirli koşullar altında temiz olarak nitelenen bir olgu, bir başka yer ve/ya zamanda kirli sayılabilir.
Ama bütün bunlar “temiz toplum” için bir tanım yapmamanın gerekçesi olamaz. Ayrıca da kavramı tanımlamaya çalışırken doğabilecek tartışmaların da yararlı bir yanı olacak ve kimin neyi temiz, neyi kirli olarak gördüğü konusundaki ayrılıklar da ortaya çıkmış olacaktır.
Örneğin, bir bölüm insan (ben de dahil) kumar’ı kirli iş sayarken, belki bir başka kesim bunu, tarih boyunca var olduğu ve turistleri yolmağa yaradığı (yani öyle sanıldığı) için temiz olarak tanımlamaya kalkışabilecektir.
Bence “temiz toplum”, aklın ve erdemin egemen olduğu toplumdur. Buradaki egemen olmak deyimi bilerek kullanılıyor ve mesela akılcılığın üstün tutulduğu ama yaşama egemen kılınamadığı durumlardan ayırmaya çalışıyorum. Sigaranın sağlığa zararlı olduğunu bilmek, bunu kabul etmek ve hatta bunu savunmak ayrı, bu düşünceyi yaşamımıza egemen kılmak ise tamamen ayrı bir şeydir.
Kirli olarak nitelenen tutum ve davranışlara dikkat edilirse, bunların hepsinde ortak olan yanın, akılcılık eksikliği olduğu görülecektir. Akılcılık ise evrensel düzene uyum anlamında kullanılmakta olup, buna göre erdem, akıl, ruh ve beden sağlığı ile bilgi beceriyi de içermektedir.
Çünkü bunların herhangi birisindeki herhangi bir derecedeki yetersizlik, evrensel düzenden o ölçüde ayrılmaya neden olmaktadır.
Buna göre, akıl egemenliği altındaki hiçbir tutum ve davranış kirli olamaz.
Peki, kirli işlerin, onları yapanlara bir çıkar sağladığı da bir gerçek değil midir?