“İstenmeyen” ve/ya “istenen ama önünde engeller bulunan” durumlara işaret eden “sorun”lar birbirlerinden ayrı olgular halinde birilerinin gelip onları çözmelerini beklemiyor.

Tam aksine, durdukları yerde birbirleriyle sürekli olarak birleşerek yeni ve giderek daha çözümü güç sorun bileşikleri oluşturuyor. Bu süreç, “Sorun Kimyası” (tabii ki şaka 😊) denilebilecek bir şekilde sürüyor ve bir stok (sorun stoku) oluşturuyor.

Sorun stoku’nun başat özellikleri şunlar:
(1) Stok yok iken daha kolay çözülebilecek sorunlar, bir stok içinde yer aldığında -diğerlerinden aldığı güçle- daha zor çözülmeye, hatta ne olduğu bile daha zor anlaşılmaya başlıyor. Stok içinde yer alan sorunların yapıları değişiyor, yalnız iken etkili olabilecek tedaviler sonuç vermemeye başlıyor. Böylece, sorun alanlarını ayrışık (discrete) olarak kabul edip mücadele etmeye çalışan iyi niyetli kişilerin çabalarını sonuçsuz bırakıyor.

(2) Çözülemeyen her sorun, işi sorun istismarı¹ olan iç ve dış kişi / kurumlarca kendilerine çıkar sağlamak için kullanılıyor. Sorun stokları ise bu açıdan mükemmel birer av alanı (içinden beğen beğen kullan).

(3) Etkileşim² yoluyla yapıları değişmiş sorunlardan ibaret bir bulamaç, sadece değer transferi peşinde olanları değil, her tür niyet sahibini, hatta sorunları tek tek çözebileceğini düşünenleri dahi kendine çeken dev bir mıknatıs haline geliyor.

(4) Stoklar, bir yandan da kişi ve kurumların Sorun Çözebilme Kabiliyetlerini³ azaltıyor. Böylece çözülemeyen sorun sayısı arttıkça onlar da stoka eklenip bir çeşit “kara delik” oluşumuna yol açıyor, giderek büyüyor ve dev mıknatısın çekim gücü artıyor.

(5) Bu noktadan sonra kişi, kurum ya da toplumlar fiili olarak egemen sayılamazlar; stoku kullanarak kendine çıkar devşirenlerin çizdikleri yolda yürümek zorundadırlar.

Sorun çözme kabiliyetleri böylesi bir süreç nedeniyle çökmüş bulunan bir toplumda, zaten zayıf bulunan “bileşik hale gelerek yapıları değişmiş bulunan sorunları anlama” becerisi özel önem kazanıyor. Örneğin, stok oluşmamış bir durumda mesela eğitim alanında çağa daha uygun nitelikli insan yetiştirme sorunu için kolayca çözüm(ler) bulunabilirken, sorun stoku altında artık o tür çözümler geçerli olamıyor; hatta stok büyümesine -istemeden de olsa- katkı anlamına geliyor. Tam bu nokta akıllı entelijansiya’ya sahip toplumları diğerlerinden ayıran noktadır.

Durumların bu bakış açısı altında değerlendirilmesi, çözüm araçlarının neler olabileceğine ve o araçların nasıl kullanılmaları gerektiğine de yol gösteriyor. Buna göre:

(a) Çözüm araçları neler olabilir? Gerek yerel gerek merkezi idarelerin ellerindeki araçların dahi etkisiz -hatta sorun stokunu artırıcı- kalabildiği, sorun stokunun irileştiği durumlarda, alışılmış “üst makamlara arz” ve benzeri pasif araçların işe yaramayacağı -ve de yaramadığı- açıktır.
Kullanılabilecek araçlar, stok ortamına atılarak o ortamın türevleri durumundaki sorun alanlarının birden fazlasında gözlenebilir iyileşmelere yol açabilecek “sosyal tohumlar4” olabilir.

Tohum, tanımı ve yapısı itibariyle görüntüsü ile işlevi arasında fark bulunan, içine atıldığı sosyal ortamda (social soil) zaman içinde filizlenen “davranış değiştirici”lerdir. Örneğin, Gözetimsiz Sınav (Honor Code) adı verilen sınav sistemi, görünüşte sınavlarla ilgili olup sosyal doku ile bir ilgisi yoktur. Gerçekte ise gözetimsiz sınav tamamen bir sosyal doku tedavi aracıdır ve genç insanların kendilerini güvenilir bulma, dolayısıyla da yaşamlarını karşılıklı güven üzerine kurma aracından başka bir şey değildir. Tohumun görüntüsü ile işlevi arasındaki bu fark yanıltıcılığa ve tohumun önemsenmeyişine yol açabilir.
Bir diğer örnek “Zilsiz Okul” olup o da okullarda ders ve teneffüs sürelerinin nasıl duyurulacağı ile ilgili zannedilebilse de gerçekte “demokrasi kavramı” ile ilgilidir. Tohumların hemen hepsindeki bu görüntü – işlev yanıltıcılığı olgusuna dikkat edilmelidir.

(b) Çözüm araçları nasıl kullanılmalı? Bu açıdan geçerli soru “sorun stoku ortamına hangi tohumlar atılmalı ki, en çok sayıda sorun alanında gözlenebilir iyileşmelere yol açsın?” şeklindedir. Cevaplanması gerçekten de güç olan bu soru tek akıl ya da Ortak Akıl ile değil ancak Birleşik Akıl5 ile cevaplanabilir.

Yaşam seçimlerden ibaret; hayatta kalabilenler doğru seçimleri yapabilenlerdir.

16 Ocak 2020

Dip not 1: İşi sorun istismarı olan kişiler bunu amaçsız yapmıyor, değer transferi amacıyla yapıyorlar (bkz. http://bit.ly/1wUOojv)
Dip not 2: Sorunlar arası etkileşim için bkz. http://bit.ly/2pupVCj
Dip not 3: Bu kabiliyeti oluşturan üç bileşen, sorunları anlama, çözüm geliştirebilme ve çözümleri uygulayabilme olup, stok oluşumu zaten yeterince önemsenmeyen “sorunları anlama” bileşenini daha da zayıflatıyor.
Dip not 4: Sosyal Tohumlama için bkz. www.SosyalTohumlama.com
Dip not 5: Tek akılların yanıltıcılığı bellidir. Ortak Akıl ise genellikle tek akılların alternatifi olarak görülür. Fiiliyatta ise Ortak Akıl oluşumlarında -her ne kadar aksi iddia edilse de- katılımcılar genelde ortadaki soruna odaklanmış görünse de, gerçekte “her biri ortadaki sorun’un çözümünden kendisine azami yararın nasıl sağlanabileceği” peşindedir. Birleşik Akıl ise, tüm katılımcıların ancak ve sadece ortadaki sorun’un çözümü peşindede olduğu akıl yürütme yöntemidir. Bu diğerkamlığın (özgecilik) nasıl sağlanabileceği ayrı bir sorun olsa da, sorun stoku’nun yarattığı tehditler karşısında gözardı edilmesi zorunlu sayılmalıdır. Bunu birçok hayvan sürüsü (kuşlar, balıklar ve özellikle arılar) yapabildiğine göre, insan türünün de becerebilmesi mümkündür (bkz. https://youtu.be/Vf7Vxm6XwQQ)