ENFLASYON KRONİK ENFLASYON VE ÇIĞ ETKİSİ!

“Hayat pahalılığı” ve “enflasyon” deyimlerinin birbiri yerine kullanılması, yaklaşık 15 yıldır beraber yaşadığımız enflasyonun neden olduğu birçok olumsuzluktan yalnızca birisi olan kavram kargaşasının bir ürünüdür. Sıfır enflasyon oranında dahi hayat pahalılığı olabilir. Toplumun üretkenliği düşükse geliri de ona paralel olarak düşük olacak ve bu, kişilerin satınalma gücünün düşüklüğüne yol açacaktır. Bu hayat pahalılığı olup tamamen göreli bir olgudur. Bir kişi ya da bir kesime göre “pahalı” olan hayat, yüksek gelirli kişi ya da kesimlere göre öyle olmayabilir.

“Geçim sıkıntısı” – “enflasyon” ile “geçim sıkıntısı” – “hayat pahalılığı” arasındaki karıştırmalar da kavram kargaşasının birer göstergesidir.

Üretkenliği ve dolayısıyla da geliri yüksek bir kişinin yaşam biçimi ve/ya beklentileri, onun pekala geçim sıkıntısı çekmesine neden olabilir. Diğer yandan tüketim ahlakında sorunları bulunan bir kişinin, yüksek gelirine rağmen “sıkıntı” çekmesi de gayet sık rastlanan bir olgudur.

Ancak kaynağı ne olursa olsun, enflasyonun, tüm kesimlerin (yüksek veya düşük gelirli, tasarruflu yaşayan ya da savurgan, kanaatkar ya da yüksek beklentili) satın alma güçlerini düşürdüğü bir gerçektir.

Konjonktürel nedenlerle doğan yüksek enflasyon halinde kesimler ya lükslerinden biraz keserek ya biraz daha çok çalışarak ya da (ve genellikle birlikte) tasarruflu yaşamaya çalışarak bu geçiçi durumu atlatabilirler. Ayrıca da, konjonktürün değişmesi halinde insanların, düzelen durumları nedeniyle bir miktar tasarrufunu kenara koyacaklarını ve “zor günler” için hazırlıklı olacaklarını tahmin etmek güç değildir.

Çünkü tanım olarak bu tür yüksek enflasyonlar, “iş çevrimi” (business cycle) nin dalgalanmalarını izlediği için, her “çukur”u mutlaka bir “tepe” izleyecektir.

Uzun süreli yüksek enflasyon ise -ki buna kronik enflasyon diyebiliriz-, bu birinciden – ki ona çevrimsel (cyclic) enflasyon denebilir- tamamen farklıdır.

Türkiye’de 15 yıldır her iki enflasyon türü birlikte vardır. Çevrimsel enflasyon kendi parametrelerine göre dalgalanmakta, kronik enflasyon ise sabit sayılabilecek bir düzeyde devam etmektedir. Bileşke enflasyon ise bu ikisinin heran ki toplamından oluşmaktadır.

Çevrimsel enflasyonun başlıca nedeni, iş çevrimi kavramıyla kolayca açıklanabilir.

Arz, talep, ücretler ve fiyatlar arasında belirli bir denge varken yeni yatırımlar yapıldıkça bu, satın alma gücünün artmasına neden olmakta, artan satın alma gücü mal ve hizmetlere talebi artırmakta, arz sabit olduğu için fiyatlar yükselmekte, bu ise talebin düşüp durgunluk doğmasına neden olmaktadır. Fiyatların yükseldiği dönemlerdeki enflasyon işte, yukarıda çevrimsel enflasyon denilen enflasyondur.

Kronik enfasyon ise bunun dışındaki bir dizi nedenden doğmakta, doğan bu enflasyon, onu yaratan nedenleri etkileyerek enflasyonun daha da artmasına neden olmaktadır.Yani bir sarmal olgu doğmaktadır. Bu spiralin sonsuza uzamasını engelleyen bazı frenleyici etkenler mevcut olup, bu etkenlerin zayıflaması ve/ya enflasyonu yaratan etkilerin güçlenmesi halinde “hiper enflasyon” denilen olgu doğmaktadır.

Kronik enflasyonu yaratan sebepleri gruplamak gerekirse bunlar;

  1. Toplumun ürettiğinden fazla tüketmesi

  2. Fiyat artışlarının, dönerek takrar yeni fiyat artışlarına neden olmasıdır.

Bunlardan birinci “grup” altında çeşitli nedenler yer alır. Başlıcaları, hızlı nüfus artışı, teknolojik gelişmeyi izleyememek, tüketim ahlakı yetersizliği, yaşam standardını yükseltme arzusunu izleyemeyen üretkenlik, enflasyon ithalatı (petrol vb ürünler yoluyla), işsizliğe karşı kamu kadrolarının kullanımı, KİT’lerin açıkları, alt yapı yatırımları gibi kalemlerden oluşan kamu harcamaları ve benzer nedenlerdir.

Her bir neden daha alt-nedenlere ayrılırsa sonuçta “Kaynak Sorunlar” denebilecek, diğer nedenlere “kök” görevi gören nedenlere varılacaktır. Bu birinci grup nedenler kamuoyunda teker teker de olsa dile getirilen nedenlerdir. Burada eleştirilecek konu, bu nedenlere karşı toplu olarak üretilmiş çözümlerden oluşan bir “paket program” ın tanımlanmayışı ve de kararlı biçimde uygulanamayışıdır.

İkinci grup neden ise bugüne kadar üzerinde hemen hiç durulmamış, durulmak bir yana varlığı inkar edilmiş olan “çığ etkisi” dir. Yani bir fiyat artışının, bizzat kendini tekrar tekrar artırması etkisi !.. Bu etkinin yok sayılmasının nedeni, boyutları hakkında bir fikir verebilecek bir etüdün ülkemizde yapılmamış oluşudur.

Bu etkinin olası boyutları hakkında fikir edinmek üzere bir etüd 1990 yılında yapılmış ve “SORUN NASIL ÇÖZÜLMEZ” adlı kitap içinde bir makale olarak yayınlanmıştır.

Hipotetik bir girdi/çıktı (I/0) tablosu üzerinde yapılan çözümlemeler, bugüne kadar “ihmal edilebilir” sayılan bu etkinin, çevrimsel enflasyonu kronik enflasyona dönüştüren en önemli etken olduğunu göstermiştir.

Piyasadaki temel mal ve hizmetleri temsil ettiği düşünülen 10 üründen bir ‘sepet’ tanımlanmış ve ortalama bir ailenin yaşam paternini temsil edebilecek bir biçimde bu sepet içindeki ürünlere bazı ağırlıklar atanmıştır.

Çığ etkisi dikkate alınmadan yapılan ilk deneyde, petrole %10 zam yapılmış ve anılan sepet kullanılarak bir fiyat artış oranı (enflasyon ) hesaplanmıştır. Bu %5 olmuştur.

Yani petrole yapılan %10 zam, fiyatlar genel düzeyini % 5 artırmıştır. Tabii ki bu oranın, sepetteki ürünlerin karşılıklı bağımlılıklarına bağlı olduğu ve onun da varsayımsal olduğu unutulmamalıdır.

İkinci deneyde çığ etkisi dikkate alınmış -ki gerçek durum böyledir – ve petrole yapılan %10 zammın, fiyatlar genel düzeyini % 15 artırdığı görülmüştür. Böylece çığ etkisi, fiyat artışlarını yaklaşık 3 kat artırmış olmaktadır.* İşte, ihmal edilebilir sanılmış olan Çığ Etkisinin yol açtığı gerçek budur.

Modelden nasıl yararlanılabilir?

Ekonomik hayatın yönetimine ilişkin kararları verenlerin, bu hayatın ana objesi durumunda olan I/O tablosunun çeşitli değişimlere duyarlığı konusunda bilgi verebilecek bir “simülatör”e ihtiyaçları vardır.

“Hangi mal ve hizmet ürünü, fiyat artışlarına karşı ne kadar duyarlıdır?” sorusunun doğru cevapları bilinemediği sürece, hiç umulmayan nedenlerden dolayı bir “çığ” olgusu harekete geçebilir. Bu nedenle model, böyle bir genel işlev için kullanılabilir.

Diğer yandan, ekonomik sistemi oluşturan gerçek I/O sisteminde bazı ürünlerin diğerlerinden “daha etkileyici” ve/ya “daha duyarlı” olmaları doğaldır. Çok sayıda ürüne girdi olan bir ürün “daha etkileyici” iken; çok sayıda ürünü girdi olarak kullanan bir ürün de “daha duyarlı” olacaktır. Bu iki gruba birlikte “Kritik Ürünler” denilebilir.

“Kritik Ürünler”in bir bölümü bilinmektedir. Örneğin petrol, elektrik, işçi ücretleri gibi ürünler böyledir. Ancak, I/O tablosu üzerinde ayrıntılı analizler yapılmadan bütün kritik ürünleri tam olarak bilmek mümkün değildir.

Kritik Ürünlerin maliyetine giren ve dikkat çekmeyen bazı girdilerin (vergi, resim, harç gibi) küçük miktarlarda dahi artırılmasının olası sonuçlarını, I/O tablosu üzerinde gerekli deneyleri yapmadan bilmek mümkün değildir.

Modelin verdiği sonuçlardan en ilginci ise negatif zam (fiyat indirimi) olgusudur. Zamların yol açtığı “Çığ Etkisi”, benzer biçimde fiyat indirimi halinde de doğmaktadır.

Aşağıda, varsayımsal (ancak oldukça gerçekçi) bir

Girdi/Çıktı tablosuna dayalı olarak, çeşitli ürünlere yapılan +%10 ve -%10 zamların yol açtığı Çığ Etkisi Çarpanları verilmiştir:

HER ÜRÜNE AYRI AYRI ±%10 ZAM YAPILMASI HALİNDE FİYATLAR GENEL DÜZEYİNDEKİ % DEĞİŞMELER

ürün # ürün adı +%10 zam -%10 zam

  1. petrol 15. 0 – 18. 0

  2. elektrik 9. 7 – 11. 0

  3. işçi ücreti 16. 5 – 21. 8

  4. taşıma 8. 1 – 9. 3

  5. dem.-çelik 1. 1 – 1. 15

  6. kira 13. 3 – 17.1

  7. gazete 1. 2 – 1. 25

  8. su 6. 1 – 6. 3

  9. arazi 0 0

  10. ekmek 6. 8 – 7. 5

Bazı kritik ürünlerde fiyat indirimi yapılabildiği takdirde fiyatlar genel düzeyinde kendisinden daha büyük bir azalmaya neden olması olgusu, enflasyonla mücadele politikasında son derece etkin bir araç olarak kullanılabilir.

Modelin varsayımları ile gerçek koşullar arasındaki farklılıklar

Bu makaleye temel oluşturan model ile pratik arasında bazı farklılıklar vardır. Bu farklılıklar, pratikteki durumu -genellikle- daha da kötüleştirici (yani Çığ Etikisi Çarpanı’nı daha da artırıcı) yöndedir. Bu farklılıklar şunlardır:

  1. Sistemin, “tam rekabet” altında işlediği varsayılmaktadır. Pratikte ise “eksik rekabet” koşulları geçerlidir. Fiyatların, herhangi bir yavaşlatıcı etki ile karşılaşmadan yeni bir denge durumuna doğru “çığ” biçiminde artmasını önleyebilecek bir faktör “rekabet” iken, eksik rekabet koşulları bu avantajı azaltmaktadır.

  2. Her ürünün fiyatı ile maliyeti arasındaki oranın (kar oranı), ardışık zamlar sırasında sabit tutulacağı varsayılmıştır. Yani bir ürünün bir girdisine bir miktar zam geldiğinde, o ürünün yeni fiyatının ancak eski kar oranını sabit tutacak kadar olabileceği kabul edilmektedir. Pratikteki durum ise 2 açıdan farklıdır:

  • “Nasıl olsa her zaman zam yapılamaz, yapmışken biraz daha fazla zam yapayım” düşüncesi genel geçer bir eğilimdir. Böylece zamlar, bu modelde ki kabulden daha büyük olabilir.

  • Ama diğer yandan, yüksek fiyatlarda kar oranını düşürme yönünde bir düşünce de doğabilir. Ancak buradaki `yüksek fiyat’, fiyatlar yelpazesinde yer alan ucuz ürünlerin aksi olan pahalı ürünler olmayıp, ucuz ya da pahalı, ama fiyatı yükselmekte olan ürünlerdir. Bu düşüncelerden hangisinin geçerli olacağını kestirebilmek güçtür.

  • Yuvarlatma (round-off) etkisi: Bir ürüne yapılması gereken zamın daima bir üst değere yuvarlatılması eğilimi vardır. Bu, Çığ Etkisi Çarpanı’nı bir ölçüde artırır.

  • Modelde, ardışık zamlar eşzamanlı olarak meydana gelmektedir. Pratikte ise çığ olgusu belirli bir zamana yayılarak gerçekleşmektedir. Ancak bu süre çok uzun olamaz. Çünkü her mal ve hizmet üreticisi, ürününün karlılık oranını korumak için vakit kaybetmek istemez. Hatta bir bölümü, ürününün girdilerinde henüz bir artış olmadan da zam yapabilir.

  • Sonuç

    Tam Rekabet’e nisbeten daha yakın ekonomilerdeki “iş çevrimi” (business cycle) nedeniyle oluşan peryodik enflasyonla yalnız isim benzerliği bulunan ülkemiz enflasyonunun (eksik rekabetli ekonomilerin hepsindeki enflasyon) nedenlerinden yalnızca birisi -ama önemli birisi-, burada incelenen “fiyat artışı sarmalı” (spiral) dır.

    Enflasyonla mücadelede kullanılması gereken araçlar paketi içinde ilk sıralarda yer alması lüzumlu bu analiz yöntemi yoluyla saptanacak az sayıdaki Kritik Ürün’ün fiyat değişmeleri yakından izlenmeli, gerekirse serbest piyasa ekonomisinin ilkelerini bozmaksızın, çığ etkisini durdurucu müdahalelerde bulunulmalıdır.

    Bu müdahale yöntemleri içinde kullanılabilecek ikisi, Kritik Ürünler için uygulanmak üzere İstikrar Fonları oluşturulması ile ücret ve fiyat artış oranlarının (dikkat, ücret ve fiyatların değil) belirli süre için sınırlanmasıdır.

    Ama bunlardan daha da önemlisi, Çığ Etkisi’ni dikkate almayan enflasyon teşhislerine verilmiş olan pirimlerin durdurulmasıdır!

    Hükümet gündeminin ilk sıralarında yer alacağı şüphesiz bulunan Kronik Enflasyon ile Mücadele konusuna yeni bakışların gerektiği şüphesizdir.

Yorum Gönder