BİR TÜRK KAÇ AVRUPALI EDER?

Ülkelerin işsizlik düzeylerinin basit bir oranla ifadesi adet olmuştur. İşsiz insanların sayısının toplam çalışabilir nüfusa oranı biçiminde ifade edilegelen işsizlik oranı, bir ülkenin iç istihdam durumunu belirtmek için dahi pek anlamlı değildir. Hele ve hele iki ülkenin istihdam durumunu, işsizlik oranları yoluyla karşılaştırmak ise hiç anlamlı değildir ve ayrıca da yanıltıcıdır.

Kişi başına geliri $15,000 olan bir Avrupa ülkesiyle, $2500 civarında olan Türkiye’deki birer işsiz kişi gerçekten aynı mıdır?

Bunlardan birisinin gelirine, diğerinden dört kişinin eşit olduğu, yapılacak karşılaştırmalarda daima dikkate alınmalıdır.

Bu farkın, ülkeler arasındaki karşılaştırmalar açısından pratik önemi vardır. Yabancı ülkelerde çalışırken işini kaybeden 6 Türk işçisinin karşısında 1 Avrupalı işsiz vardır. Bir başka deyimle, her Avrupalı işsiz, 6 çalışan Türk işçisinin işini tehdit etmektedir.

Ülkeler arası karşılaştırmanın yanısıra ülke içi istihdam politikaları açısından da ilginç bir durum vardır. Yaşadığı sosyal çevre ve beklentileri nedeniyle ayda mesela 5 milyon liraya ihtiyacı olan bir işsizle, 2.5 milyon ek gelir sahibi olduğunda beklentilerini az çok gerçekleştirebilecek bir diğer işsiz, aynı iki “işsiz” değillerdir.

İşsizlikle mücadele politikaları, genellikle gelir düzeyini dikkate almadan yeni işler yaratmaya yöneliktir.Bu açıklamalar karşısında bu tür politikaların gerçekçi olmadığı kolayca görülebilecektir.

İşte bu nedenlerle, hem işsizliği hem de gelir yetmezliğini kapsayan bir kavram kullanılması ve istihdam politikasının o kavram üzerine oturtulması gerekmektedir.

Gelir Yaratma Politikası denilebilecek bu önlemler paketi, bir yandan yeni işler yaratmayı, bir yandan yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan mevcut işleri korumayı, bir yandan insanların ek gelirler sağlamalarını ve bir yandan da çeşitli yollarla giderlerini azaltmayı hedeflemelidir.

Yorum Gönder