“Evrim” ve “yaratılış” için mahkeme kararı!

“Evrim” ve “yaratılış” için mahkeme kararı!

(On 5 January 1982 U.S. District Court Judge
William R. Overton enjoined the Arkansas Board of Education from
implementing the “Balanced Treatment for Creation-Science and
Evolution-Science Act” of the state legislature. This is the
complete text of his judgment, injunction, and opinion in the
case.)


https://www.tinaztitiz.com/dosyalar/Cesitli_konular/evrim_vs._yaratilis.pdf

?????.The application and
content of First Amendment principles are not determined by public
opinion polls or by a majority vote.

Whether the proponents of
Act 590 constitute the majority or the minority is quite irrelevant
under a constitutional system of government.

No group, no matter how
large or small, may use the organs of government, of which the
public schools are the most conspicuous and influential, to foist
its religious beliefs on others.

(5 Ocak 1982’de A.B.D. Bölge Mahkemesi (Ç.N.
11 adet federal ceza mahkemesinden birisi) yargıcı William R.
Overton, Arkansas eyaleti yasama organının çıkarmış olduğu
“Yaratılış Bilimi” ve “Evrim Bilimi”nin Dengeli İşlem Görmesi
Yasası’nın, Eyalet Eğitim Kurulu’nca uygulanmasını yasakladı. Bu
(belge) onun muhakemesinin, verdiği hükmün ve olayla ilgili
düşüncesinin tam metnidir.)


https://www.tinaztitiz.com/dosyalar/Cesitli_konular/evrim_vs._yaratilis.pdf

????(A.B.D. anayasasının)
Birinci Değişiklik İlkeleri’nin uygulama ve içeriği kamuoyu
araştırma anketleri veya bir çoğunluk oyunca
yorumlanamaz.

590 sayılı yasayı
savunanların çoğunluk ya da azınlık olmaları, anayasal idare
sistemi bakımından tamamen ilgisiz bir konudur.

Hiçbir grup ne büyüklükte
olursa olsun idare organlarını -ki kamu okulları onun en açık ve
etkili parçasıdır-, kendi dini inançlarını başkalarına benimsetmek
için kullanamaz.



Vakti olanların, 10 sayfa
tutarındaki bu mahkeme kararını yukarıda verilen internet
adresinden okumaları önerilir. Demokrasisi örnek olarak gösterilen
bu ülkenin bir yargıcının, bir müsbet bilim uzmanlık tezini andırır
kararını okuyunca -değerli dost Dr. Necati Saygılı vasıtasıyla elde
ettim- karışık duygular içinde kaldım.

Bir yanda, yaratılış
yanlılarının kendilerini tanrı kuvvetleri, evrim yanlılarını ise anti-tanrı kuvvetleri
olarak tanımlayabilecek kadar toplumu bölmeyi
düşünebilmeleri; ama diğer yanda da kendi yandaşlarını uyararak
yaratılışı bir dini inanç olarak değil yaratılış
bilimi
olarak adlandırarak
kullanmaları ve böylece evrim yandaşları ile eşit koşullar
sağlamaya çalışacak kadar da kurnaz olabilmeleri.

Ama esas ilginç olan,
yaratılışçıların inanılmaz örgütlenme ve çabalarına karşın, yargı
sisteminin sahip olduğu zihinsel netlik‘tir. 10 sayfalık karar, yukardaki kısa çevirinin son
paragrafında köşeli biçimde dile getirilen ilke üzerine kuruludur:
Hiç kimse kendi dini inançlarını başkalarına benimsetmek için
toplum bütününe (kamu) ait olan organları
kullanamaz
“.

Bu o denli sağlam bir
ilkedir ki, evrim karşıtları buna karşı çıkmak yerine, yaratılışın
bir dini inanç olmadığını, onun da bir bilim olduğunu savunmak
zorunda kalmaktadır. Bu noktada ise, kendilerinin de ister istemez
benimsedikleri bilimin temel nitelikleri[1] karşılarına
çıkmaktadır.

Türkiye, Osmanlı
İmparatorluğu’nun kuruluşundan bu yana 700 yılı aşkın süredir din
referanslı yaşam kuralları ile içiçedir. Cumhuriyet dönemi -ki
toplam süre içinde kabili ihmal kısalıktadır- bu içiçeliği bir
ölçüde -o da yasal zeminde- azaltmış, ama gündelik yaşam
pratiklerine çok az nüfuz edebilmiştir.

Bu içiçeliğin dışavurumu
kılık-kıyafet ya da öğretim birliği bağlamında değildir. Öğretim
birliği, dini ve seküler öğretilerin çatışmasını önlemek amacıyla
tasarlanmış, ama kolay değişmeyen değerler sistemi kısa süre içinde
seküler eğitim dokusu içine din eğitiminin en vazgeçilmez öğesini
-ezber (sorgulamaya kapalılık)- yerleştirmiştir.

Günümüzde, seküler sanılan
eğitim, çağdaş söylemler altında, çağdaş kıyafetlerle ve de dini
eğitime karşıtlık “görüntüsü” içinde, ama dini eğitimin temel
öğesini içinde tam olarak barındırarak yapılmaktadır. İşin tuhaf
yanı, bu uygulamanın en büyük destekçilerinin seküler eğitim
yandaşlarının olmasıdır.

Bu satırların yazarının
bizzat uygulayıcı olarak içinde yer aldığı “ezbersiz eğitim”
uygulamalarına karşı çıkanların başlıca savunuları, “her şeyi
sorgulayan çocukların nereye gideceklerinin belli
olmayacağı
” derin inancı olmuştur. Bu
inanç 700 yıllık din referanslı değer ölçülerinin bir sonucudur.
Bunu abartılı bulanlar, “soran sorgulayan çocuk
yetiştirmek
” şablon sınırının,
ailelerin -ve tabii ki onların temsilcilerinin- kendi doğrularının
sorgulanması olduğunu bizzat deneyimleyerek test
edebilirler.

Bir deyişle, seküler
“görünüşlü” eğitim düzeni, temelde dayanması gereken “bilim”in
değil, kendini laik sayan kesimlerin, bizzat dini referans alan
kesimlerin inançları karşısına koydukları başka inançlara “göre”
tanımlayıp savundukları bir “inanç sistemi“dir.

M.Kemal Atatürk’ün “en
hakiki mürşit
” olarak israrla bilimi
işaret etmesinin nedeni muhtemelen bu tehlikeyi sezmiş olmasıdır.
Değerlerin kolay kolay değişmeyeceğini bilen M.Kemal, laikliğin
anlaşılmayıp aynen din gibi inanca dayandırılacağını görmüş
olmalı.

Bunun iyi anlaşılabilmesi,
Türkiye’de yaşanmakta bulunan laik anti-laik çatışmasının aslında
çeşitli inanç sistemleri arasındaki bir çatışma olduğunun
kavranması açısından önem taşıyor. Türkiye, inanç ve bilim
arasındaki çatışmayı yaşamıyor. Ekli mahkeme kararı ise inanç ve
bilim arasındaki çatışmaya ilişkin bir belgedir.

Çatışmaları çözmek için,
uzlaşma, hoşgörü, birer adım geri gitmek gibi meselenin yüzeyiyle ilgili yaklaşımlar yerine bir
ilkeyi kendimize rehber edinebiliriz: Önce anla!

Nisan 10, 2008

 


[1]
https://www.tinaztitiz.com/dosyalar/Cesitli_konular/evrim_vs._yaratilis.pdf

belgesi Sh.938’de bir
iddianın bilimselliğini belirleyebilecek bu nitelikler şöyle dile
getiriliyor: (1) Doğa yasalarının sonucu olmalı, (2) Doğa
yasalarına referans verilerek açıklanabilmeli, (3) Gözlem ve
deneylerle test edilebilmeli, (4) Çıkarımları mutlak değil
değişebilir olarak kabul edilmeli, (5) Yanlışlanabilir
olmalı.

 

Yorum Gönder