BULUŞÇULUK, DEMOKRASİ VE YENİ KÖLELİK !

Üçüncü binyıl’ın Dünyasında belirleyici tek gücün buluşçuluk olacağı artık iyiden iyiye ortaya çıktı. Aslında ortaya çıktı demek pek doğru değil, bu gerçeği Dünyada daha çok insan anladı demek daha doğru!

İsveç’i bir buzlu çöl ülkesi olmaktan, 100 yıl içinde endüstri ötesi bir topluma dönüştüren nedenin, 49 adet önemli buluş olduğu 1986’da yapılan bir doktora çalışmasıyla doğrulandı.

Bu yüzyılın başlarında birer avuç pirince talim eden Japonya, G.Kore, Taiwan, Singapur ve Hong Kong’u bugün birer ekonomik güç haline getiren nedenin de yine aynı ve buluşçuluk özelliği olduğunu anlayanlar da arttı.

Çin’in, buluşçuluğun önemini kavrayıp ilk Patent Kütüphanesi’ni satın almasından(1) hemen sonra başlayıp, bugün devam eden Patent Korsanlığı kavgası, Çin’in de uyandığını gösteriyor.

Tarihin bu eski ve güçlü kültürüne sahip bir milyar insanın buluşçuluğa yönlendirildiği bir an için hayal edilirse, bu akımın dışında kalan toplumların gelecekteki perişanlığı şimdiden açıkça görülebilir.

Günümüz Dünyası artık net olarak ikiye ayrılmaktadır: buluşçuluk yoluyla kendi kaderlerine ve buluşçuluğun bilincine varamamış toplumların kaderlerine hükmedenler ile buluşların estirdiği rüzgarlara kapılıp oradan oraya sürüklenenler!

Demokrasi, toplumların kendi kararlarını kendilerinin verdiği, o kararların olumlu ve olumsuz sonuçlarına rıza gösterdiği bir yönetim biçimi olduğuna göre, bu sürüklenen toplumların herhangi bir şikayete hakları yoktur. Ayrıca, bu global oyunun oynanabilmesi için de, daima sürüklenenler’e ihtiyaç vardır. Onlar olmaksızın yeni buluş ürünlerini satınalıp onlarla övünecek toplumlar olamazdı. Bunlar günümüz Dünyasının “yeni köleleri” dir. Demokrasi de kendine köleliği seçen toplumlar için bir bumerang görevi görmektedir.

Buluşun önemini anlamayan, anlamadığı gibi onu her gördüğü yerde ezmeye çalışan insanların çoğunlukta ve çoğunlukla da güç sahibi olduğu toplumumuzun gündemini işgal eden ve incir çekirdeğini doldurmaz tartışmaları gördükçe, insan niçin buna müstahak kılındığımızı düşünmeden edemiyor..

20 Aralık 1993

  1. 18 Ekim 2001 itibariyle bir not: Türkiyeye ilk patent kütüphanesi $400,000 karşılığında 1986 yılında satın alınmıştır. Önceleri TSE’nin Ankara’daki ofisinde girişimcilerin hizmetine açılan kütüphane daha sonra İstanbula, girişimcilerin daha yoğun olarak bulunduğu bir kente getirilme kararı verilmiştir.

Bu esnada bahçesindeki bir binaya yerleştirilmek istenen patent kütüphanesi, söz konusu binanın depo olarak ihtiyaçları daha çok karşılayacağı öne sürülmesi üzerine kütüphanenin o üniversiteye hibe edilmesinden vazgeçilerek daha ünlü bir başka üniversiteye hibe edilmeye çalışılmıştır. Bu defa da, Patent Kütüphanesi için bir memur gerekli olacağı ve üniversitenin bunun için imkânlarının bulunmadığı gerekçesiyle istenilmemiştir.

Bunun üzerine tekrar TSE’ye bırakılan kütüphane uzun süre Galatasaray Hamamı olarak bilinen yerdeki TSE binasında hizmet verdikten sonra Gebzedeki TSE binasına götürülmüştür.

Yorum Gönder