Ortak Akıl, Uzlaşı, Çeşitlilik

Tanımlardan başlamak gerekirse:

–       Ortak:

Birden çok kimse veya nesneyi ilgilendiren, onlara özgü olan, onların katılmasıyla oluşan, müşterek (TDK, http://bit.ly/2opcLZg)

–       Akıl

  1. Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us (TDK)
  2. Enformasyonu algılayıp, onu bir ortam veya bağlama göre davranışlara uyarlanabilir bilgi şeklinde tutabilme yetisi (Wikipedia, http://bit.ly/2opuYG9)
  3. Kökeni: legend > intellegere (L): arasından / aralarından seçmek[1]

–       Uzlaşı

  1. Uzlaşmak durumu, uyuşma, uzlaşı, uzlaşım, mutabakat, konsensüs (TDK)
  2. Grup üyelerinin, bütün için en iyi olacak bir kararı geliştirip, desteklemek üzere anlaştıkları bir grup karar alma süreci (Wikipedia, http://bit.ly/2opz80y)

–       Ortak akıl

  1. Bir grubun uzlaşı ile ürettiği karar (yukarıdaki tanımlardan çıkarsanabilen)
  2. Çok sayıda kişinin yardımlaşma, yarışma ve toplu çabalarıyla oluşan ve uzlaşılmış karar olarak ortaya çıkan grup aklı (Wikipedia, http://bit.ly/2opAmZI)

 

Bu tanımlar birlikte değerlendirildiğinde, Ortak Akıl kavramının odak noktasının “uzlaşma” olduğu görülüyor. Uzlaşma ise –ister istemez- sürece katılan her bireyin, kendisi için amaç olarak gördüğü şeye en yakın grup kararına erişebilmek için tavizler vermesi anlamına geliyor.

Söz konusu taviz kimi hallerde, üzerinde karar oluşturulmak istenen özneyi (mesela sorgulanamazlık) olumlu etkileyebilecek bir seçenekten vazgeçilmesi anlamına da gelebilir. Yine de, grup üyeleri her ne kadar görünürdeki özneyi (örnekteki sorgulanamazlık) en iyilemek yolunda çaba gösterdiklerini söyleseler –hattâ buna inansalar- dahi, gerçekte farklı özneleri amaç edinmiş olabilirler.

Daha da ileri gidilerek şu ileri sürülebilir: Grup üyeleri, aynı bir özneye yönelik olarak uzlaşmaya çalışabilir; ama o öznenin tanımı ve/ya gerçekleştirilebilmesi için yöntemler konusunda alışkanlıklarını, paradigmalarını, bildiklerini, bildiğini zannettiklerini, inançlarını askıya alamayabilir, en azından esnetemeyebilirler.

Birincil amaç eğer uzlaşı sağlamak ise, bu durumda varılacak karar “özne durumundaki amaç” için en iyi karar olmayabilecektir. Yani uzlaşı her durum için en iyi karar anlamına gelmeyebiliyor.

Hem uzlaşı sağlanması hem de en iyi kararın bulunması için bir yol var mıdır?

Bu gibi durumlarda genelde sarılınan çözüm, birikimlerine güvenilen ya da güvenilmesini isteyen birisinin ortaya çıkıp, grup adına karar vermesi olabiliyor. Pratik, kesin, düşük maliyetli. Fakat alınan risk, o kişinin kendini ve/ya grubu yanıltması olasılığıdır.

Bir diğer çözüm ise, iğne ile kuyu kazımına benzetilebilir. Bu durumda amaç sadece uzlaşı sağlamak olmayıp, “en iyi çözüm çevresinde uzlaşı sağlamak”tır. Bunun yolu ise, çevresinde uzlaşı oluşabilir gibi görünen nispeten benzer fikirlerden daha yaratıcı olanları arayabilmek için:

–       Sabır,

–       Kestirme çözümlere karşı kuşku,

–       Yüksek özgüvenle destekli fikirlere karşı kuşku,

–       Paradigma yıkımlarına, tüm doğrularını terke hazır olma,

–       Çaba harcamaya hazır olma,

gibi öğeler zorunlu görünüyor. Ama bir öğe daha var ki, uzlaşıya dayalı Ortak Akıl ile, en iyi fikirlerin bulunmasına dayalı Ortak Akıl arasındaki farkı oluşturuyor.

Uzlaşıya dayalı ortak akıl genellikle katılımcıların bireysel amaçları arasında bir orta yol bulmayı amaçlarken, en iyi fikrin bulunmasına dayalı ortak akıl, tüm grubun tek tek çıkarlarını büyük ölçüde aşan bir ortak amaca yönelik yol bulmayı amaçlar ve bu yol bir “orta yol” olmayabilir.

II Dünya Savaşı sırasındaki müttefik bombardıman uçaklarının daha az kayıp vermesini sağlayan çözüm bir uzlaşı arayışı sonucunda doğmamış, tüm benzer (ve uzlaşı içindeki) fikirleri aşabilen tek fikir sonucunda doğmuştur.

Bu iki ortak akıl arasındaki derin ayrımı ortaya koyacak iki parametre “Sorun Nedir?” ve “Nereye Varmak İstiyoruz?” sorularıdır.

Bu sorulara verilecek cevapların, olabildiğince çeşitliliği yüksek, dışa kapalı olmayan bir grubun, yargılarını tamamen askıya almış üyelerince verilmesi halinde aranan çözümler bulunabilir. Bu ikinci tür ortak akıl süreci kaotik olup yapılandırılmış süreçlerden farklıdır.

Peki o “uzlaşı içindeki fikirleri aşabilen” farklı fikirleri nasıl bulacağız? Bunun için sihirli bir formül olduğunu sanmıyorum. Tek yapılabilecek olan, o tür fikirleri caydırabilecek ortamlar yaratmaktan kaçınmak olabilir.

Çeşitlilik, yaratabileceği kaotik ortamın yaratacağı güçlükler bir yana, paha biçilmez bir zenginlik kaynağıdır. Çeşitlilik insan doğasında da gizlenmiş bir hazinedir. Çocukluktan itibaren beyinlerimize kazınılmaya çalışılan bilgiler, inançlar, öğretiler, bu çeşitliliği yok etmeye yol açmanın ötesinde bir işe ne yazık ki yaramamıştır.

2 April 2017 Pazar

[1] Partridge, E., Origins – A Short Etymological Dictionary of Modern English, Greenwich House, New York, 1983

One Comment

  1. Önce teşekkürler ve tebrikler,
    Sonra okurken duyulan,aynı yönde düşünüyor olmanın verdiği haz,
    Ve karmaşık duygular, endişe, tereddüd ? !
    Bu işin doğasında savaş alanındaki çok seçenekli ve değişken koşulların yıpratıcı baskısı var, ya da ben öyle hissediyorum, ama atışa devam :-))

Yorum Gönder