Gerçek İslam diye diye!

İslam adına ve hepimizin gözleri önünde sergilenen, gerek söz konusu video (http://bit.ly/10rMSIw), gerekse benzer çok sayıda yayına konu olan  yanlışlar “gerçek İslam bu değil” reddiyesi ile durdurulamaz.

Her akıl-fikir düzeyindeki kişinin, 14 asır önceki bir öğretiyi kendince yorumlayıp kendi arzuladığı yolda yorumlaması devam ettiği sürece, her eylem “İslam adına” etiketlenebilir ve bu etiketlere uymayanlar “gerçek İslam” dışı sayılabilir (bkz. IŞİD).

Bu eylemler kafa kesme ve din yoluyla oy toplama arasındaki geniş alandaki herhangi bir eylem olabilir. Gözü olan milyonlarca insan bu alandaki sayısız örneği hergün görmektedir. Bu örneklere karşı “gerçek İslam bu değil” sözünün herhangi bir değeri olabilir mi?

Bu kaos ancak, İslam öğretisinin ayrıntılarının dışına çıkılıp temel ilkelerinin (maksimlerhttp://bit.ly/1qsS8D0) ortaya konulması ve o ilkelerin bizzat uygulanmasıyla durdurulabilir.

Aydın kesimimizin bir yanılgısı, bu kaosun dışında kalmanın bir çözüm olarak görülmesi olmuştur. Bu defa bu yanlıştan geriye dönmek, gerçek İslam’ın az sayıda tartışılmaz ilkesini ortaya koyabilecek bir çaba içine girmekle mümkün olabilir.

Görünen o ki, bu yoldaki önerimiz (http://bit.ly/1qsS8D0) kibarca göz ardı edilmiş ve salt  propaganda yoluyla “gerçek İslam” sevdirilmeye çalışılmaktadır.

Gerçek İslam bu değilse lütfen gerçek İslamı tanımlayan ve dünyevi yaşamın “barış” (islam) temelli olmasına yardımcı olabilecek 5-6 ilkesini söyleyiniz. Söyleyemiyorsanız lütfen merak ediniz, ama bilgiç tavırlar, kalabalık sözler, sorgulanamaz yasaklar ardına sığınmayınız.

Paul Weston’un yakınmalarını bir saldırı olarak yorumlamak ve ırkçı olduğunu söyleyen bir kişiden nefret ederek rahatlamak mümkündür. Bir diğer seçenek ise, söylediklerinin içinde doğrular olup olmadığına bakmaktır.

Gerek çocuklar gerekse erişkinlerin öğrenme süreçlerinde en etkili yolun, bizzat örnek görmek olduğu herkesçe kabul ediliyor. Gerçek İslam konusunda bir referans oluşturmak için kutsal kitabımızın tümü (tüm ayrıntılarıyla) ortaya konulduğu takdirde –ki bugün yapılan budur- hiç kimsenin bu dinin temellerini anlamak için çaba harcayamayacağını kabul etmek gerekir. Bu defa geriye kalan seçenek, “İslam adına” yapılan kişisel yorumlardır. Herhangi bir TV kanalını açarak bunların örnekleri kolayca görülebilir.

İslam adına söz söyleyecek kişiler –bu kadar çok söz içinde- kuşkusuz bazı doğrular da söyleyebilirler. Ama o doğrular içinde referansı sadece kendileri olan “kendi doğruları”da yer alacaktır. Örneğin, “aydınlığın güneşten gelmediği, güneş ışınlarının dünyadaki gündüze çarpmasından (http://bit.ly/1i2tlSw) oluştuğu” zırvası, Kuran-ı Kerim alet edilerek üretilen bir yorumdur.

Sözün özü şudur ki, İslam adına bu denli yaygın ve her biri de birer tefrik konusu olabilen ve bir kurtarıcıya sığınmak isteyen kitlelerin sarılıp sonra da birbirleriyle çatıştıkları yorumlar ortaya koymak yerine, çok az sayıda temel ilkenin bireysel ve toplumsal yaşamımıza egemen olmasını sağlamak zorundayız. Şu ana kadar böyle bir eğilim görülmedi. Demek ki yeni Weston’lar yolda.

Cumartesi 20 Eylül 2014

 

9 Yorumlar

  1. Islamin 5 şarti var.. bunlar temel ilkeler degil mi? Dinimizin sacma sapan sorularla harcanmasini ve kullanilmasini bende doğru bulmuyorum. Selamlar

    1. Yazının içinde “temel ilkeler” ifadesinin hemen yanında (maksimler) olarak görülen açıklamaya tıklanırsa, islamın 5 şartı ile ilkelerinin ne kadar farklı olduğu görülecektir.

      (Tıklanırsa çıkacak adres şudur: http://bit.ly/1qsS8D0)

  2. Inanci insan ile yaradan arasinda ozel bir iliski olarak gormek ilk adim olmali bence. Turkce’ye cevrilmis kutsal kitabi isteyen okur ve inancinin geregi neyse yerine getirir. Lakin elbette bunu kabul etmeyecekler; ‘soz ve mana’ bir butundur, manayi da cemaate ancak biz anlatiriz hem yalniz kitabi okumakla olmaz bu isin hadisleri de var diyeceklerdir. Bunu diyenlerin sesi cikar ve hukmu gecerken bu argumana karsi olanlarin nedense hic sesi cikmamaktadir.

  3. – CBT 1437, derleyen: Reyhan Oksay:Kaynak: New Scientist, http://bit.ly/1rvFoMa, 3-9-2014:: “Sıradan bir insan acımasız bir cihat savaşçısına nasıl dönüşebilir?”

    – Bir maksim: “Öldürmeyeceksin!” (Taş, toprak, ağaç, hayvan ve insan; canlıların bütünlüğü)
    Öldüreni de öldürmek “Kısır Döngü” yaratmaz mı? Öyle ise?

  4. Yakın çevremde bilgisayar mühendisi olan bazı genç insanların kendi aralarında konuşmalarına tanık olmuştum. Birisi rakı içmenin belki affedilebileceğini fakat şarap içmenin kesinlikle günah olduğunu söylemişti. Dini kaynaklarda (Kuran ve diğer) şarap kelimesi geçiyor fakat rakı geçmiyor herhalde. Şarapta %10-12 dolayında alkol var; rakıda %40-45 dolayında. Bu dini kuralın (ki var olup olmadığını da bilmiyorum) alkolün zararlarından korumayı hedeflediğini düşünerek davranmak yerine kesin hüküm olarak algılanması, üstelik bir bilgisayar mühendisince…Buna çok şaşırmıştım.
    Bu örneği İslam’ın az sayıda maksimlerini ortaya koyma görüşünüzün çok haklı olduğuna inandığımı belirtmek için verdim. Toplumumuz bir zamanlar asker millet diye anılırdı. Askerde emredilen yapılır, itiraz edilecekse sonradan edilir. Öl diyorsa ölünür, öldükten sonra nasıl itiraz edilebileceğini bilmiyorum. Toplum din konusunda da askerdeki yaklaşımı sergiliyor. Kuralların amacı düşünülmüyor; askeri emir gibi yerine getiriliyor.
    Gerçekten de dinin topluma ve bireylere yol gösterici özelliği böyle az sayıda maksimle ortaya çıkabilir. Din o zaman toplumun büyük kesimince sevilen (korkulan değil) bir şey olabilir. Hatta belki mezhepler arasındaki farklar bile ortadan kalkabilir. Bu yaklaşımınızı gönülden destekliyorum. Bundan sonra vesile çıkarsa konuşma çevremde bu görüşünüzden söz edeceğim. Bu değerli çalışmanız için çok teşekkür ederim.

    1. Sayın Demiralp teşekkür ederim. Medeniyet sorularla, karanlık çağlar ise soruları saçma sapan ve tehlikeli bulanlarca yaratılmış, en azından katkı sağlanmıştır.

Leave A Reply Cevabı iptal et