B Demokrasi P..

Sadece benim mi aklım karışık, başka karışık olan da var mı bilmiyorum, ama eğer gördüklerim doğruysa, bütün bildiklerimi unutup her şeyi yeni baştan öğrenmeye başlamam gerekiyor. Alvin Toefler de zaten öyle demiyor mu? “Yirmibirinci yüzyılın cahili okuma yazma bilmeyen değil, öğrenmeyen, öğrendiklerini unutamayan ve tekrar öğrenemeyenler olacaktır”.

Adlarının içindeki standart (parti, hareket vs) sözcükleri ile ses uyumunu tamamlamak için konulan (emek, halk vs gibi) dolgu sözcükleri bir kenara bırakıldığında, geriye kalan tek vurucu sözcük olan “demokrasi”yi ısrarla koruyan DTH, HADEP, DEHAP, DEP, BDP vd örgütlenmelerin nasıl bir demokrasi muradettiklerini anlamaya çalışırken aklım karışıyor.

Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır ki, 30 yılı aşkın süredir onbinlerce insanın ölümüne neden olacaksın, tüm Avrupa ülkelerinde örgütlenip ilişkiler kurup hareketine destek sağlayacaksın, içine sızacağı belli olan cümle alem servislere yataklık edeceksin, öleceksin, öldüreceksin ve sonunda parlamentoya giren milletvekillerinin en kıdemlisi çıkıp, “ben bilmem eşim bilir” gibisinden komik bir üslupla “tek yetkili İmralı’dadır; o ne derse doğru odur” diyeceksin.

Eğer gerçek bu ise –ki geri kalan koşullar vs kısmını bir kenara bırakıyorum-,  böyle demokrasi tanımına sahip olan kişilerle ne konuşulabilir, neyin müzakeresi yapılabilir!

İmralı’daki  önderlerinin ne düşündüğünü öğrenmek için randevu verilmesini bekleyen bu zavallı insanların demokrasi anlayışına güvenip de oy veren Kürt vatandaşlarımıza bundan büyük hakaret olur mu?

Bütün bu olup bitenlerin temelindeki “her şey enerjidir; Türkiye enerji ülkesidir; enerji için herşey mubahtır ve Kürtler bu oyun için biçilmiş kaftandır ”  gerçeğini göremeyen insanımızın –varsa- en azından bu acayip demokrasi anlayışından uyanması gerekmez mi?

Dünyanın gelip geçmiş en azılı diktatörlerinin bile iyi kötü birer danıştığı kurumsal bir yapı varken, bu nasıl bir demokrasidir ki, her şey onun iki dudağı arasındadır? Bu insanlara güvenip de müzakere etmeye kalkılsa, ertesi gün “önderimiz razı olmadı” deseler ne olacaktır?

Rahmetli olmuş bir işadamının bir çalışanı hakkındaki sözünü hatırlıyorum: “……dediğin kişinin çok akıllı olması gerekmez, ama bu herif çok salak!”. Parti kurup bir araya gelenlerin de çok akıllı olmaları gerekmez ama bu kadar cahil olmaları da kabul edilebilir mi?

Anayasa çalışmaları ne aşamadadır bilemem, ama yurttaş olarak bir dileğim var: TBMM’deki “Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız Milletindir” yazısının altına ve yurttaki tüm binaların giriş kapılarına şu yazılmalı: “Her şey enerjidir; Türkiye enerji ülkesidir; enerji için herşey –ama herşey- mubahtır”.

10 Ocak 2013

9 Yorumlar

  1. Ulke yonetimi, Devlet adami vasfi suphe goturur insanlarla dolarsa, uyusturucu kacakcisi, insan ticareti ve uygunsuz tum islerin yapildigi bir cetenin mensuplarida “Mebus” olarak Parlamento ya girer!
    Cok uzucu olanda vatan evlatlarinin kanina susamis bu hain suruye TBMM catisi altinda maas odenir.
    Yaziniz tek kelime ile mukemmel.
    Izninizle bunu bazi mail gruplari ile paylasmak istiyorum.
    Saygilarimla
    Mustafa

  2. Sayın Titiz, ne aklınıuzdan ne de bildiklerinizden şüpheye düşmeyin. Malum tek gözlülerin ülkesinde iki gözlü olmak kusur görülürmüş; onu da tek gözlü yapınca şimdi normal oldun dedikleri de biliniyor.
    O kürt vatandaşlarımızın sırtından kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışan çok farklı çıkar çevrelerinin kurgulayıp oynattıkları oyunun figüranları olmak, ezber kalıplarıyla yetişmişlik mağduriyetinden başka bir şey olabilir mi?
    O kurgulayanları deşifre edemeyenlerle; onların sorun çözme çabalarını(!) merakla izleyenlerin de mağduriyetlerinin farklı olmasa gerektir.

    Oyunu bozar mı bilmem ama “malı” elden kaçırmama aç gözlüğü ile yapılan ve yapılacak olan provakasyonların belli bir bilinç yaratması umulur…
    Selam ve sevgiler.
    Necati

    1. Meseleye böyle bakınca, yabancıların tarih boyunca uyguladıklarının hiç de sebepsiz olmadığı, düşmanık vs ile değil tamamen bizim aymazlığımızla ilgili olduğu görülüyor.

  3. Sayın Titiz, yazınızı günlük politika ve particilik açısından değerlemek istemiyorum. biraz daha geniş açılı ve terminoloji açısından bir kaç söz söylemek isterim.
    yaklaşık 60 yıldır bu “demokratik” ve “demokrasi” sözcükleri bütün dünyada başa bela. Leninizm’in dünyanın çeşitli bölgelerinde yayılmasından sonra (Maoizm , Titoizm vs gibi türler de dahil ) kurulan bütün rejim devletlerinin adı Demokratik sözcüğü ile başlayıp Halk Cumhuriyeti adı ile bitti. Gerçek demokrasinin olduğu bir ülkenin başında Demokratik sözcüğü olmadı. Aynı şekilde kurulan dernekler, partiler ve çoğu tsk lar da ve özellikle öğrenci dernekleri ile meslek teşekkülleri de öyle. ne zaman bir örgütün başında demokratik görsem ürker ve hemen anlarım. Faşizm ve despotizmin çağdaş adıdır demokratik lik. Ama çok faydalı. bunlar da kim demiyorsunuz. ne mal olduklarının turnusol kağıdı, ayracıdır , demokrasi ve demokratik. sözcükleri (…Halk Cumhuriyetlerinin adını düşünün)

  4. Tinaz Bey,

    Cok guzel bir yazi olmus. Soruna bu acidan bakabilen insanlar olmasi cok guzel. Konuyu cok ince bir yerden yakaladiginiz ve siyasetteki carkin nasil duruma gore degistigini gosterdiginiz icin cok tesekkur ederim.

    Saygilarimla,

    ED

  5. İmralı’dakine biat kültürü: Bu “Demokrasi” anlayışı içinde doğudaki kadınlarımızın da kendi paylarına düşeni(!) irdeleyebilmeleri HİÇ mümkün görünmüyor. “Enerjiler” “otoriteler”in kuvvetlenmesine harcanıyor. 30 yılda kaybedilen on binlerce insanı doğuran annelerin emeği, … ??

    Ne kadar ilişkilidir, bilmiyorum. TUİK verilerini paylaşmak istedim: http://bit.ly/10mnmOH

    Yazıdaki çok değerli vurguları daha çok kişinin paylaşmasını, paylaşanların da paylaşmasını dilerim.

Yorum Gönder