Çözümler sorulardadır!

Bir toplantı dizisi

Beyaz Nokta® Gelişim Vakfı [1],  ilginç bir toplantılar programı başlattı. “Beyaz Nokta Soruları” adlı bu toplantılar, şimdilik her ay Ankara ve İstanbul’da yapılacak. 28 Mart’ta Ankara’da ilki yapılan toplantının ikincisi 11 Nisan’da İstanbul’da düzenleniyor. Yakında İzmir’de üçüncüsünün düzenleneceği planlanıyor.

Enerjimiz nereye gidiyor?

Bu toplantıların özü şu varsayıma dayanıyor: Türkiye, iyi tanımlanmamış sorunları çözmek için çaba harcıyor; bu nedenle de giderek ağırlaşan sorun stokunun altında eziliyor.

Sorun çözerek gelişebilecek olan sorun çözme kabiliyeti ise bu nedenle gelişemiyor, bu bir olumsuz sarmal biçiminde Türkiye’yi sıkıyor ve sıkıyor. Sorunlarını iyi tanımlayabilen toplumlar ise onları çözdükçe sorun çözme kabiliyetleri giderek gelişiyor.

İyi tanımlanmış sorun, hakkında “yol açıcı” sorular üretilebilmiş sorunlardır

Bu cümleden hemen anlaşılabileceği gibi iki tür sorudan birisi “yol açıcı” ya da doğurgan, diğeri ise “kısır” sorulardır.

Tanım olarak “kısır” sorular, birçok soru’nun bir araya getirilip paketlenmiş halidir ve paket içindeki her bir soru’nun ayrı cevapları olabileceği için de çözüm yolu göstermez, aksine akıl karıştırır.

Cumhurbaşkanı kim olmalı?”, “başmüzakereci kim olmalı?”, “AB’ye nasıl gireriz?”, “trafik terörü nasıl önlenir?” gibisinden onlarca soru birer pakettir ve sadece akıl karıştırmaya yararlar.

İlk toplantı konusu: Eğitim sorunları!

Ele alınan sorun, hemen herkesin yakından ilgilendiği “eğitim sorunları” idi. Eğitimciler, bürokratlar, STK mensupları, dergi yazarları gibi kişilerden oluşan 18 katılımcıya yöneltilen istek şöyleydi: “Eğitim sorunları” ya da “eğitim çıkmazı” olarak ifade edilegelen sorunun çözümüne yol gösterebilecek en iyi 5 soruyu bulmak üzere, yaklaşık 10’ar sözcüklük sorular üretiniz.

131 adet soru

Katılımcılar, bir beyin fırtınası oturumunda bu isteğe karşı 131 soru ürettiler. Kendilerinden -hiçbir sınırlama olmaksızın-, “eğitim sorunları” denilen sorunlar yumağının iyi tanımlanabilmesine yarayabilecek akıllarına gelebilecek her türlü soruyu sormaları istenmişti.

Soruların bir bölümü hemen akla gelebilecek klasik sorulardı. Örneğin:

  • Sistem, soru sormayan bir toplum mu ortaya çıkarıyor?
  • Okullar nasıl öğrenci dostu haline getirilir?
  • Sanat öğretilmeli mi sevdirilmeli mi?
  • Ailenin eğitimdeki yeri nedir? gibi.

Bir bölümü ise sarsıcıydı:

  • Merak nasıl yok edilir?
  • İnançlar soru sormayı engelliyor mu?
  • Okul kantinlerini zorba paragözlerin elinden nasıl kurtarırız?
  • Öğrenmede öğreticiye duyulan ihtiyaç nasıl azaltılır?
  • Bilmemiz istenenler gerçekten bilmemiz gerekenler midir?
  • Niçin hep yabancı akreditasyon sistemleri var?
  • M.E.B.’nın adı ne zaman Milli Öğrenme Bakanlığı olacak?

gibi.

İki aşamalı süzme

Bu soruları, içlerindeki yol açıcı soru motiflerini kaybetmeden 5’e indirmek için ilk aşamada 5 ayrı grup tarafından 5’er soruya süzülmesi (seçerek ve/ya birleştirerek) istendi. Sonra da, 5 grubun sözcüleri bir uzlaşma pazarlığı ile 5×5=25 sorudan nihai 5 soru üzerinde karar kıldılar.

Aşağıdaki tabloda grup soruları ve nihai uzlaşı görülüyor:

Soru 1

Grup 1. Merak, ilgi ve yaratıcılığı köreltmemek ve geliştirmek için ne yapabiliriz?

Grup 2. Bilim, sanat, yenilikçi ve yaratıcı düşünce eğitim sürecinde nasıl geliştirilir?

Grup 3. Eğitimin amacı ve eğitimde devletin, okulun, öğrenci ve velinin rolleri ortak akılla nasıl belirlenir?

Grup 4. Eğitimin amaçları neler olmalı?

Grup 5. Bilgi dogmaların barajını nasıl aşacak?

Soru 2

Grup 1. Öğreticiyi öğrenme danışmanına nasıl dönüştürebiliriz?

Grup 2. Eğitimin yaşam boyu devam etmesi gerektiği düşünüldüğünde, eğitimden kim, hangi ölçüde sorumlu olmalıdır?

Grup 3. Eğitim, soru soran, merakı ve yaratıcılığı geliştiren şekilde nasıl gerçekleştirilir?

Grup 4. Merak nasıl geliştirilir?

Grup 5. Çocukların çok yönlü (Bilim, sanat sosyal) yaratıcılıklarını söndürmeyen “Eğitim Sistemini” nasıl şekillendirebiliriz?

Soru 3

Grup 1. Bilgiyi toplumda yükselen bir değer yapmak için ne yapmalı?

Grup 2. Ülkemizde, eğitimin tüm kademelerinde niceliğe neden nitelikten/ kaliteden daha fazla önem veriliyor?

Grup 3. Eğitimde bilim, teknoloji ve maddi kaynaklar etkili bir araç olarak nasıl kullanılmalı?

Grup 4. Kişi eksik ve yanlış anlamasını nasıl azaltabilir?

Grup 5. ‘Eğitim’deki her türlü (cinsiyet, bölgesel, etnik köken, inanç, bedensel engel,ekonomik) ayrımcılığı nasıl yok edebiliriz?

Soru 4

Grup 1. Eğitimde kalite nasıl tanımlanmalı ve nasıl akredite edilmeli?

Grup 2. Kadın eğitimindeki engeller nelerdir? Nasıl kaldırılabilir?

Grup 3. Eğitim yoluyla toplumda bilim kültürü nasıl yaygınlaştırılır?

Grup 4. Bilgiyi kullanabilmeyi nasıl öğreniriz?

Grup 5. Yaşayan Öğrenme”Duvarsız okul” (müzeler,fabrikalar,toprak,hayvanlar) yöntemlerini nasıl geliştirebiliriz?

Soru 5

Grup 1. Yaşama dayalı ve yaşam boyu öğrenme bilinci nasıl kazandırabilir?

Grup 2. Eğitimde; demokrasi, insan haklarına saygı hoşgörü vb. değerleri benimsemiş bireyler nasıl yetiştirilir?

Grup 3. Öğrenmeyi hayatın bir parçası haline nasıl getirebiliriz?

Grup 4. Öğrenmede başkasına duyulan ihtiyaç nasıl azaltılır?

Grup 5. Eğitimin amacı toplumun maddiyata, statüye, başarıya odaklı değerlerine mi hizmet etmeli?

Genel uzlaşıyla belirlenen 5 soru

Sou 1: Merakı nasıl yok ediyoruz, nasıl geliştirebiliriz?

Soru 2: Eğitimin amacı ne?

Soru 3: “Yaşam Boyu Öğrenme” nasıl ihtiyaç haline getirilir; nasıl gerçekleştirilir?

Soru 4: Dogmaları nasıl sorgulanır kılarız?

Soru 5: Öğretim ve eğitimden öğrenmeye nasıl geçeriz?

Bu beş soruya dikkat ediniz!

Soruların numaralanması rastgeledir, önemleriyle ilgili değildir. Fakat her biri, eğitim sorunlarına çözmek bir yana toplum sorunlarını çözmek isteyenlere net birer yol göstericidir.

Dogmaları nasıl sorgulanır kılarız?” sorusunun -herhangi bir platformda- sorulduğunu bugüne kadar ben duymadım. Ya da “yaratıcılığı nasıl yok ettiğimizi“, “eğitimi bırakıp öğrenmeye nasıl geçeceğimizi“, “eğitimi niye yaptığımızı” soran bir soruyu duyan var mıdır?

Aksine, Türkiye, bunların cevaplarını bildiğini, ama bir türlü bu yanıtları benimsetip öğretemediğinden yakınanlarla doludur.

Bu sorular, eğitimin kendi uzmanlığı olduğunu savunanların oturup derin derin kendilerini, rollerini, uzmanlıklarını düşünmelerini gerektiriyor.

O zaman bir soru gündeme geliyor!

Sayısı bilinmeyen kurullar, şuralar vs neyi sorgular, hangi soruların yanıtlarını ararlar? 18 kişi 2 saat çalışıp bu denli sarsıcı -ve gerçekten yol gösterici- sorular üretebiliyorsa, kurullar ve şuralar kim tarafından belirlenen soruların yanıtlarını arıyorlar? Ya da soruların mı yanıtlarını arıyorlar yoksa tanımlanmamış sorunlara çözüm mü arıyorlar?

3 Nisan 2007

Yorum Gönder