Bilim yandaşlarına açık mektup..

İçinde boğulduğumuz sorunlarla başa çıkabilme yolunun bilim olduğuna inanmış bilim yandaşı dostlarım,

Size bu mektubu, bilimi toplum yaşamında bir yol gösterici kılma yolundaki çabalarınıza katkıda bulunabilme amacıyla yazıyorum.

Toplumumuzu oluşturan bireylerin zihinsel kabiliyetleri ve bilgi-beceri düzeyleri kuşkusuz geniş bir alana dağılmıştır. Dolayısıyla da “bilimi gerçek bir yol gösterici kılmak” amacı, dağınık bir yeterlikler uzayında pek kolay gerçekleştirilebilir görünmüyor.

Bu güçlüğün, az sayıda “temel yol gösterici ilke“nin belirlenip, bunların da çeşitli toplum kesimlerinin yeterlik düzeyleri ve ilgi alanlarına göre yaygınlaştırılmasıyla önemli ölçüde aşılabileceğini -daha doğrusu eğer aşılabilecekse ancak bu yolla mümkün olabileceğini- düşünüyorum.

Nitekim, yüksek düzeyli sembolizasyonlar kümesi olan dinlerin yaygınlaştırılmasında da benzer bir yöntem -örneğin on emir- kullanılmaktadır.

Bilim bağlamında bu “az sayıda temel yol gösterici ilke“nin neler olabileceği konusu bilim dünyasının işidir. Ama bu ilkelerin kullanıcılarının neredeyse tamamı bilim dünyası dışındadır. Bu nedenle de ilkelerin, bu ihtiyaç sahiplerinin gereksinimlerine dikkat edilerek formüle edilmesi doğru bir yaklaşım gibi görünüyor.

Bu basit düşüncenin ışığı altında, küçük bir çalışma grubunca formüle edilmiş bir “temel yol gösterici ilkeler” önerisini sizin dikkatinize getirmeyi düşündüm.

Sizlerden ricam -eğer bu yaklaşımı benimser iseniz-, bu ilkelerin ya da daha geliştirilmiş biçimlerinin toplum kesimlerine yaygınlaştırılması, daha da doğru bir deyimle “yaşam pratikleri içine sokulması” yolunda imkânlarınızı harekete geçirmenizdir.

Bunu yap(a)madığımız takdirde, çok çok küçük bir bilim insanları grubu ile, toplumun çok büyük bir kesimi arasında -aynen şimdi olduğu gibi- hiçbir anlamlı ilişki kalmayacak, geniş kesimlerdeki insanlar akıl dışılık araçlarıyla yaşamlarını kolaylaştırmaya, sürdürmeye devam edeceklerdir. Büyücü ve benzer meslek sahipleri bu anlamda sorunun kaynaklarını göstermesi açısından yararlı bir işlev yapmaktadırlar. Bilimin yaşam kolaylaştırıcı pratiklerinden nasibini alamayan sıradan insanlar büyücülere yöneliyor. Bugüne kadarki pratiğin özeti de zaten bu olmuştur.

Bilim özgün (yerel) sorunların açıklanması ve çözülmesiyle ilgilenmedikçe ve de o sorunlara muhatap durumdaki kesimleri ilgilendiremedikçe, yayın sıralamasında birinci sıraya çıksa da bu ancak, bu toplumun kaynaklarıyla başka toplumların özgün sorunlarına katkı yapılıyor demek olacaktır. Bilim insanlarının bu yalın gerçeği görebilmesi gerekiyor.

Sözünü ettiğim küçük çalışma grubunun, geliştirilmek amacıyla önerdiği “temel yol gösterici ilkeler”i dikkatinize sunarım. Saygılarımla.

(“Eğer insanlarımızın bilim hakkında ~10 şey bilmesi “iyi” olsaydı bunlar neler olurdu?” sorusuna verilen yanıtların derlemesi.. 08.07.2009)

A.    Kendini bilmek

(1)Kendi beden ve ruh bütününün yapısı ve ihtiyaçlarının bilinci.

(Beden ve ruh bütünü ile o bütüne verilmiş olan ömrün kullanım aracı olan zamanın, evrenin bir modeli olduğunun; bütün zenginlikleri içinde barındırdığının; beden, ruh ve zaman iyi kullanılabildiği takdirde bir  maddi ve manevi zenginlik sağlama aracı olduğunun bilincinde olmak.)

(2)Tüm varlıkların ortak özelliğinin yüksek öğrenebilme yeteneği olduğu bilinci.

(İnsan –eğer öğrenmek isterse- çevresindeki en olmaz şeyleri dahi bu amacı yolunda kullanabilir.)

B.    Görecelik

Tek, değişmez ve nihai bir doğru ya da gerçeğin bulunmadığı; her şeyin -doğruluk/yanlışlık, iyilik/kötülük, güzellik/çirkinlik- kabul edilen referanslara göre değişebileceği bilinci.

(Bu anlamda değişmeyeceği söylenebilecek tek doğru, olsa olsa, bilimin tahminleri ve hatta kendi yöntemlerinin ve yapısının zamanla değişebileceğidir. Olmaz olmaz. Her şey mümkündür.

İnsanın algılayan ve anlam veren bir yaratık olduğu ve bu anlam vermede herkesin kullandığı ‘zemin’in doğal olarak farklı olduğu ve bu nedenle insanların farklı düşünce ve duygular içinde olmasının kaçınılmaz olduğu bilinci. )

C.    Eko-sistem zinciri

(1)Herşey, enerjinin bir şekle bürünmüş halidir. Nerede bir enerji varsa orada bir yaşam formu oluşur.

(Bütün bu formlar, birbirini kullanan bir zincir oluşturur. Bu ekolojik zincirden bir bakla dahi çıkarılsa zincir kopar; doğacak ardışık sonuçlar baklayı koparanı da yok eder. Kısacası, doğa kendine uymayanı eler.)

(2)Entropy yasası.

Her şey düzensizliği artıracak şekilde gelişir. “Az çoktur (less is more)”, düzensizliği daha yavaş artırmanın çaresidir.

(Bireysel yaşamdan, aile ve toplum yaşamına kadar uzanan geniş alandaki refah ve buna bağlı mutlulukların bir öğesi “az çoktur” ilkesi olabilir.

Kişinin kendisi ve çevresinin –her türlü çevrenin- çıkarlarını, entropy’i en az artıracak şekilde  uzlaştırmasının en iyi yolu ise –kendine, başkasına ve hiçbir şeye- “zarar vermeme” ilkesidir.

(3)Lavoisier yasası.

(Yoktan var etmek Tanrıya mahsustur )

D.    Değişim

(1) Sistemler, değişimlere karşı dengelerini korumak eğilimindedir

Canlı ya da cansız, bireysel ya da toplumsal tüm sistemler içinde bulundukları durumu değiştirebilecek etkilere karşı koyarlar.

(2)Küçük değişimlerin etkileri çok büyük olabilir ya da “kelebek etkisi (butterfly effect)”

E.    Sorun çözme

(1) Nedensiz sonuç olmaz

Her sonucun en az bir nedeni, o nedenlerin de en az birer nedenleri ve ilh. olabilir. Başlangıçta sonuç olan, bir süre sonra neden haline gelebilir ve böylece neden ile sonuç dönüşümlü olarak birbirlerini besleyebilirler. Sosyal olaylar genellikle böyle gelişirler ve neyin neden, neyin sonuç olduğu tartışmalı hale gelebilir.

(2) Doğru sorular cevaplar için anahtardır.

Sorunlar, onlar hakkında doğru sorular sorarak çözülebilir. Doğru sorular ise ancak dili iyi kullanarak tasarımlanabilir.

(3) Sorunlar da maddeler gibi elementlerden oluşur. Bunun kimyasını bilmeksizin sorunlar çözülemez.

Onlara ancak onlara yol açan nedenler ortadan kaldırılabilir; sorunlar çözülmedikçe, diğer sorunlarla birleşme yoluyla yeni sorunlar oluşturmak eğilimindedirler; belirli koşullar altında geçerli olabilen çözümler, değişik koşullar altında çözüm olmayabilir, hatta yeni sorunlar yaratabilirler)

(4) Yalnızca bir tane desteklenmemiş varsayımla dahi kanıtlanamayacak hiçbir şey yoktur.

(Peşpeşe dizili birkaç varsayımla ise akla gelebilecek tüm senaryolar mümkün hale gelir)

(5) Liebig’in minimum yasası

(Bir organizmanın sağlıklı yaşaması için gereken girdilerden en eksik olan, eksik olmayan diğerlerinin ne kadarlarının kullanılabileceğini belirler.)

(6) Zihinsel duruluk

Bedensel temizlik kadar önemlidir, hattâ daha da önemlidir. Bilgiçlik uğruna belleği, birbiriyle bağlantısı zayıf ya da yapay ve de sorgulama dışı bırakılması koşullandırılan bilgilerle yüklemek, bu büyük hediyeye karşı işlenebilecek bir suç ve günahtır.

F.     Birlikte yaşama

(1) Aslolan özgürlüktür; müdahale (kısıtlama) ancak aklın yol göstericiliğinde ve toplumsal uzlaşı ile belirlenir.

(2) Her bilinç düzeyindeki canlının yaşam hakları, daha bilinçli canlıların sorumluluğunu oluşturur.

Yorum Gönder