ZAYIF BÜNYE HER HASTALIĞA AÇIKTIR!

Trafik katliamları, içlerinde canavar bulunan bazı sürücüler tarafından yaratılmaktadır.

Orman yangınları, tarla açmak, anız yakmak için ve terör örgütlerince çıkarılmaktadır.

Laiklik, köktendinciler tarafından, demokrasimiz ise politikacılar ve askerlerce tahrip edilmektedir.

Turizmimiz Yunanistan, Boğazlar Rusya, İşçilerimiz Dazlak’lar tarafından tehdit edilmekte; kamu arazileri mafya’ca yağmalanmakta; topraklarımız aşırı yağmur nedeniyle erozyona uğrarken, İstanbul ise aşırı yağmursuzluk nedeniyle susuz bulunmaktadır.

Özet olarak tüm Dünya ülkeleri, doğa ve bizzat kendi insanlarımız, toplumumuza karşı düşmanca bir tutum içindedirler.

İç ve dışındaki tüm ögelerin kendine düşman sayılması halinin bir ruhsal hastalık olduğunu biliyoruz.

Türkiye’nin bu denli çeşitli düşmanı yoktur. Daha doğrusu düşman sahibi olmak bir “dışsal olay” değildir. Her toplum, gücü ile ters orantılı olarak düşman çeşidi ve etkinliğine maruzdur. Ülke ne denli güçsüzse o kadar çok düşmanı vardır. Güçlendikçe düşman sayısı azalır, zayıfladıkça artar.

Hayatın kaynağı denilebilecek olan yağmurun, sel baskınlarına, trafik kazalarına, dere yatağı içine gecekondu inşa etmiş vatandaşlarımızın evsiz kalmalarına, havada asılı duran sülfür dioksidin asit yağmuru olarak tepemize yağmasına neden olabilmesi, bu Tanrı vergisi bereketin bize “düşman” olmasından değil, bizim beceriksizliğimizden türemektedir.

Ülkemizin güçsüzlüğü, doğa’nın ve diğer toplumların doğal davranışlarının düşmanlığa dönüşmesine yol açmaktadır. Yani bizim düşmanımız tektir ve o da, bizim yetenek, bilgi-beceri, ruhsal sağlık ve erdem konularındaki yetersizliklerimizdir. Buna toplumun “nitelik dokusu yetmezliği” diyebiliriz.

Düşünme stilimizi kalıpçılıktan nedenselliğe dönüştürebildiğimiz ölçüde bu gerçek düşmanı daha iyi teşhis edecek ve onu yenebileceğiz. Aksi halde düşmanlarımız her geçen gün çeşitlenecek ve de güçleneceklerdir.

Pazar, 18 Eylül 1994

Yorum Gönder