FARKLI MALZEMELERİN BİRLEŞTİRİLMESİ MÜZİKSİZ OLMAZ!

Her nerede “ek” varsa oraya dikkat ediniz. Büyük ihtimalle, “ek” kaçırıyordur. Daha doğrusu, genellemeden söylenecek olursa, “ülkemizdeki ek’lerin çoğu kaçırıyordur!”..

Su, elektrik, gaz, kanalizasyon ve benzeri bilumum borular, ek yerlerinden -yurdumuzda- kaçırırlar. Tesisat işleriyle uğraşan ustalar bu ek yerlerine “keten” denilen lifleri sarıp üzerine de “ilaç” dedikleri yapıştırıcı-doldurucu malzemeyi sıvarlar ve böylece bir süre için kaçağı önlerler. Keten ve ilaç kuruyup esnekliğini kaybedince ek yerleri tekrar kaçırmaya başlar.

Bazı uyanık ustalar ise bu tür ekleri ekmek kapısı yapabilmek için bilerek uyduruk iş yaparlar.

Yeni yetme mimarların pek meraklı olduğu kiremitsiz düz çatıların birleşim yerleri de -yurdumuzda- kaçırır ve alt katlarda oturanları hayatlarından bezdirir.

Çekomastik denilen ve icat edildiği ülkeden çok daha fazlası yurdumuzda satılan dolgu macunu, bu kaçağı önlemek için inşaat ustalarımızca tonlarca kullanılır.

Hava alanlarında uçakların “taksi”yaptıkları beton yolların ek yerleri, viyadüklerin birleşme yerler -yurdumuzda-birer zıplama noktasıdır ve bunlar da birer kaçak türüdür.

Daha genel bir ifadeyle camların çerçevelerle, fayansların döşemelerle, ıslak hacimlerin kurularla birleştiği ek yerleri -yurdumuzda- kaçırırlar.

El becerisinin eksikliğini (Çetin Altan’ın deyimiyle mesleksizliği) gösteren bu örneklerin dışındaki “ek” yerleri de kaçırırlar. Bir yasaya göre çıkarılması gereken, yani yasa ile ek yapacak olan kararnameler, anayasa ile ek yapması gereken yasalar yine eklendikleri noktalardan kaçırırlar ve Anayasa Mahkemesi keten ve ilacı ile onarılmaya çalışılırlar.

Dindarlarla olmayanlar, alevilerle sünniler, kürtlerle Türkler, çalışanlarla işverenler, devletle vatandaşlar daima ek yerlerinde sorunludurlar.

Bu değişik örneklerden çıkarılabilecek sonuç, toplumumuzun teknik ve sosyal alanlardaki “ek” işlerini beceremediğidir. Becerememekte ve doğan kaçakları gidermek için kaynaklarını harcamakta, başka iş yapmaya imkanı kalmamaktadır.

İşçisi, ustası, mühendisi, hukukçusu, bürokratı ve politikacısı, sürekli olarak ek yerlerinin kaçaklarını önlemeye çalışmakta, bol bol keten ve ilaç tüketmektedirler.

Pekiyi, bu bizim beceremeyip başkalarının becerdiği bu “ekleme” işinin sırrı nedir? Bizim neyimiz eksik olduğu için yaptığımız ekler hep kaçırmaktadır?

Bunu anlayabilmek için, “ek” denilen olguya daha yakından bakılmalıdır. Ekleme işlemi, iki farklı nesneyi yanyana getirip arasına, ikisiyle de iyi birleşebilen bir “arakesit malzemesi” koymakla yapılır. “Arakesit Malzemesi” nin bir özelliğİ, her iki nesneyle de tam birleşip bir “bütünlük” sağlamasıdır. Bir diğer özelliği ise zamanla bozulmaması, esneklik ve bu gibi niteliklerini kaybetmemesidir.

Ekleme işleminin başarılı olabilmesinin bir diğer koşulu ise, eklenecek her iki malzemenin de, ekleme işlemine hazır hale getirilmesi, bir diğer deyimle ek noktasındaki farklılığı farkedebilecek duyarlıkta olmasıdır.

İşte, bizim beceremeyip başkalarının yapabildiği bunlardır. Bizim arakesit malzemelerimiz, sayıca az ve özellikleri de yetersizdir. Ayrıca, eklenecek malzemeler, ekleme işlemi için yeterli duyarlığa -esnekliğe- sahip değildir.

Teknikte olduğu gibi sosyal alanlardaki ekleme işlemleri için de Dünya’da her gün yeni arakesit malzemeleri geliştirilmektedir. Bunlar, tarafımızdan da benimsenip uyarlanıp kullanılabilir. Bu, nisbeten “yapılabilir” bir iştir.

Güç olan, birleştirilecek farklı malzemelerin, eklemenin gerektirdiği duyarlığa sahip kılınmasıdır. Bu ise doğrudan insan malzememizin nitelikleriyle ilgilidir ve ne ithal ne de transfer yoluyla sağlanamaz.

İnsanları bu duyarlığa kavuşturan araç müziktir. Sesler arasındaki ince farkları ayırdetmeyi öğrenmiş, bu farklılıklara tepki üretebilen insan, yaptığı boru ekleme, viyadük birleştirme, kararname hazırlama ya da farklı düşünceleri birlikte yaşatabilme işlerini kaçaksız yapabilir.

Bu ayırdetme özelliğini kazanmış dindar, dindar olmayanla, alevi sünniyle, kürt Türk ile ve işçi işverenle kaçaksız arızasız yaşayabilir.

Ne tek sesli geleneksel müziğin mesajlarını, ne de çok sesli müziğin çok boyutlu algılanmasını beceremeyen insanlar ise sürekli olarak keten ve ilaç kullanırlar.

Salı, 09 Mayıs 1995

Yorum Gönder