ALTINCI KAPLAN!

Birleşmiş Milletler tarafından 17-21 Nisan tarihleri arasında Manila’da düzenlenen İnsan Hakları konulu toplantıya katılmak için gittiğim Filipinler konusundaki izlenimlerimi siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.

Dilimizde kullandığımız, “bizi eşkiya soymadı!” deyimi, sanırım ki bu ülkeyi en kısa biçimde anlatmaya yeterlidir. Bu ülkeyi eşkiya soymuş. Aksi halde, karşımızda bir G.Kore, Hong-Kong, Taiwan ya da bir Singapur görmemiz işten bile değilmiş. Marcos ailesi tarafından `doğrudan’ kaçırılan paranın $30 milyar olduğu sanılıyor. Buna, ailelerin çevresinde bulunması adetten olan “el öpücüler”in götürdükleri de katılırsa “eşkiya”nın bu ülkeye maliyeti tahmin edilebilir.

Ancak, bu durumun yalnızca bir zaman kaybına yol açtığını, bu insanların kısa sürede Asya’nın altıncı kaplan’ı olabileceklerini tahmin etmek güç değildir.

Çalışkan, uyumlu, terbiyeli, alçak gönüllü ve yetenekli insan malzemesi açısından oldukça zengin olduğu hemen göze çarpıyor. Fiziksel açıdan ise hemen hepsi düzgün, ince yapılı bu insanlar müziğe karşı da olağanüstü yetenekliler. Filipinler İnsan Hakları Komisyonu’nca verilen bir akşam yemeği sırasında, çok sesli bir müzik şöleni sunan kadın-erkek karışık bir koro yalnız şarkı söylemekle kalmadı, usta bir koreografın düzenlediği anlaşılan bir de gösteri yaptı. Profesyonel olduklarından emin olduğumuz bu grubun, bu komisyonun çalışan memurları olduğunu ve 2 haftalık bir birlikte çalışmayla bu işi becerdiklerini hayretler içinde öğrendik.

Sokaktaki insanının dahi derdini anlatabilecek düzeyde İngilizce konuşabildiği, okuyup yazabildiği bu ülke, medeni Dünya ile en önemli bağlarından birini kurmuş durumda.

Senatör ve yerel idarecileri seçmek için yürütülen kampanyaların tam ortasına nastlayan seyahatimiz sırasında gözlediğim en büyük eksiklik ise politikacıların yetersizliği idi. TV kanallarından sürekli yayınlanan konuşmalarında hiçbir politikacının “nurlu ufuk” edebiyatı yapamadığını, hiç kimseye bir şey vadedilmediğini üzülerek gördüm.

Asya’nın bu uzak köşesinde bu denli rasyonel bir akla sahip insanların nasıl varolabildiği, özellikle bizler tarafından çok düşünülmesi gereken bir sorudur.

Zenginle fakir arasındaki uçurum ise bu ülkenin en büyük zafiyetidir. Gelir dağılımı bozukluğuna olumlu bir gözlükle bakabilmenin tek yolu, yaklaşık 300 Filipinli ailenin bu bozuk dağılımdan yararlanarak sermaye birikimine katkıda bulunmaları olasılığıdır.

Tropik iklimi, yaklaşık 7000 adadan, katolik ve müslüman nüfustan oluşan bu ülkenin görünürdeki en önemli potansiyeli, gelişmeyi kendisine bir hedef edinmiş insan potansiyelinden geliyor.

Sanat faaliyetleri de dahil özel girişimciliğin yaygın olduğu bu ülke, her sorununun çözümünü devletten bekleyen, vermeden almak peşinde olan tüm toplumlara -bu arada bize de- örnek olacak niteliktedir.

Çarşamba, 26 Nisan 1995

Yorum Gönder