GİRİŞİMCİLER İÇİN YENİ BİR İŞ FİKRİ !

Girişimciliğin çeşitli tanımlarından birisi de, “herkesin gözü önünde durup da farkedilmemiş ihtiyaçları görebilme becerisi” olabilir. İşte bu ihtiyaçlardan birisini girişimcilerimizin hizmetine sunmak istiyorum.

Kendi işini kurmak isteyip de uygun bir iş fikri bulamamış kişilere arzediyorum. Bu, “bahane sözcüğü üretimi”dir. `Bahane’, insanların en çok gereksindikleri ve fakat kalitelisini de en güç bulabildikleri bir şeydir.

Tanım olarak orta kalitede bahane nisbeten inandırıcı olan, yüksek kaliteli bahane ise duyanın hiç bir itirazda bulunamayacağı kadar inandırıcı olan bahanedir.

Buradan hemen anlaşılabileceği gibi kalitesiz bahaneler ise derhal “sen onu benim külahıma anlat” gibisinden çağrışımlar yaratan bahaneler olup bunlara gündelik hayatta sıkça rastlanır.

Yaşam koşulları zorlaştıkça insanların da kaliteli bahanelere olan ihtiyaçları hızla artmaktadır. Örneğin, sabahları işine geç kalmayı adet edinmiş kişilerin, “hayret bu sabah güneş geç doğdu” ya da “ben fabrikayı Tunceli’ye taşıdık diye oraya gitmişim” gibi bahaneler, hem çok kimse tarafından kullanılması ve hem de patron tarafından az da olsa farkedilme ihtimali nedenleriyle kaliteli sayılamaz.

Hergün milyonlarca çalışanın ihtiyacı olan kaliteli geç kalma bahaneleri üretimi dahi onlarca kişiye iş imkanı demektir.

Bahanelerin kalitelerini etkileyen ikinci bir niteliği de ne kadarlık bir kesimi ikna etmesi gerektiğidir. Yani bir kişiyi inandırması gereken bir bahane ile bir milyon kişiyi inandıracak bir bahane arasında mutlaka kalite farkı vardır. Bu yüzden, bu konuda iş kuracak girişimcilerin oldukça dar bir müşteri kesimini hedefleyip ona göre üretim yapması daha doğru olur.

Akla gelebilecek bir soru, bu yolla üretilen bahane malzemelerinin yeterli bir gelir sağlayıp sağlayamayacağıdır. Bu konuda hiç şüphe edilmemelidir. Güç duruma düşmüş bir kişinin kaliteli bir bahane için ödeyemeyeceği bir karşılık düşünülemez.

Çok uygun olmayan bir durumda eşi tarafından işyerinde ziyaret ediliveren bir koca, eğer o anda cep defterini açıp hemencik “hoş geldin karıcığım, biz de insan kaynaklarımızı geliştirme programımızın alıştırmalarını yapıyorduk” dese akan sular durur ve eşi de “aman ne iyi, ben de başka bir şey yapıyorsunuz sanmıştım” şeklinde inanmış olur.

Bahaneler bilindiği gibi çeşitli kategorilere ayrılırlar. Bu kategorileri ise ihtiyaçlar belirler. Gruplardan birisi ve belki en geniş olanı “bozuk araçlar grubu” olup bu sınıfa bilinen her türlü araç gereç girer. İkinci bir bahane ihtiyacı grubu “kent sorunları” dır. Trafik, göç, dejenerasyon, çevre kirliliği gibi konular bu gruba girerler.

“Sportif başarısızlıklar”, “enflasyon”, “kalitesiz eğitim” vs gibi gruplarla birlikte çok sayıda kategorinin hepsinde kaliteli bahane üretiminin püf noktası şöylece özetlenebilir: “ne demek olduğu belli olmamakla beraber insanların duymaktan hoşlanıp, bu hoşluk içinde başka sorular sormayı unuttukları sözcüklerin kullanılması” !.

Bu ilkeyi örneklerle açıklamak gerekirse, `kilitlenme’ sözcüğü iyi bir misaldir. “Ölçüm cihazı kilitlenmiş bulunup, radyasyonun yükseldiği anlaşılamamıştır” cümlesi, geleneksel sözcüklerle “cihazın bakımı yapılmamıştır” şeklinde ifade edilseydi, ardından başka sorular gelebilirdi. Ama `kilitlenmiştir’ denilince, insanlar hafiften gururlanıp “oh artık bizim de kilitlenen bir şeyimiz oldu” diyecekler, o işi kimin niçin yapmadığını aramayacaklardır.

Ya da kent sorunları konusundaki çözümleri duymak isteyen insanlara “İstanbul bir megapol olmuş bulunmaktadır” denilince duyanlarda hafif de olsa bir baş dönmesi olup “eh adam haklı artık ne rezalet olsa yeridir” diyebileceklerdir.

Yüksek teknolojili bahane üretimi, iç tüketimin yanısıra ihracat açısından da fevkalade önemlidir. Toplumumuzun mukayeseli üstünlüğü tartışılmaz olan bu üretim alanında yabancı ülkeler çok gerilerde bulunmaktadırlar. İyi bir pazarlamayla buralara girilebilir.

Ve nihayet daha da ileri giderek, bu üretim şekli, düşmanlarımıza da ihraç (veya hibe) edilerek onların içten içe çökertilmeleri ve böylece hem savunma giderlerimizin azaltılması ve hem de Dünya Devleti olmamız mümkün olabilecektir.

Yorum Gönder