SİYASETTE KALİTE

Sözcükler Yanıltıcıdır!

Bir zen öğretisi, “birşeyi sözcüklere dökebiliyorsan o konuda birşey bilmiyorsun” diyor. Toplum sorunlarıyla uğraşan, onları anlamaya çalışanların, bu uğraşa girdikten bir süre sonra farkettikleri bir gerçek, olayları kısaca tanımlamak için üzerlerine yapıştırılan etiketlerin tam bir baş derdi haline geldikleridir.

“Kavram ağacı” diyebileceğimiz bir ağaç düşünelim. Bu ağacın gövdesi, beş duyumuzdan en az birisiyle algılanabilen bir “şey” e karşılık gelsin. Buna bir sözcük yardımıyla bir ad veriyoruz. Göz, ateş, kap vs gibi.

Gövdeden yukarı çıktıkça bu somut “şey”lere ön veya son ekler katarak daha soyut kavramlar elde edilebiliyor. Gözden, gözlük, gözlemek ya da görünüş gibi soyut kavramlar türetilebilir.

Kavram ağacından yukarılara, yapraklara doğru çıkıldıkça kavramlar daha soyutlaşır, gövdedeki belirlilik, yerini belirsizliğe bırakır.

“Vurmak” ve “duymak” somut kavramlarından türeyen bir kavram ağacı yaprağı, “vurdum duymazlık” tır. Vurmak ve duymak fiillerine göre son derece belirsiz olan “vurdumduymazlık” bir şeyi tam olarak ifade etmeyi değil, bir küme davranışı anlatmayı amaçlamıştır.

“Siyaset ” ve “Kalite” Kavramları da Soyuttur !

Bu iki kavram da birer kümedir. Dolayısıyla içeriklerine “belirsizlik” hakimdir. O halde bu iki kavramdan yola çıkarak siyasette kaliteyi irdelemek güçtür.

Ayrıca, kalite kavramının çağdaş anlamı “ihtiyaca uygunluk” tur. Bu tanım uyarınca toplum ihtiyaçlarına uygun bir siyaset anlayışı “kaliteli” dir.

Amaç bu değil, siyaset anlayışımızın daha yüksek değerlere oturtulması ve tanım gereği siyaset kalitesinin de daha yukarı çekilmesi ise, yapılması gereken farklıdır.

Siyaset Anlayışımız Nasıl Daha Yüksek Değerlere Oturtulabilir ?

Demokrasi çeşitli biçimlerde tanımlanabilir. Bir tanım da, “demokrasi, güçler dengesidir” biçiminde olabilir.

Yasama, yürütme ve yargı arasındaki dengenin yanısıra, her üçünü de etkileyen birisi, toplumun sivil inisiyatifleridir. Bu da toplum örgütlenmesi biçiminde ortaya çıkar.

Bu örgütlenme, dolayısıyla da sivil tepkiler zayıf olursa, yasama da yürütme de yargı da halktan kopuk yeni bir denge kurarlar. Bu durumda yine bir kuvvetler dengesi vardır ama bu denge halkın çıkarlarına değil, bu kuvvetlerin çıkarlarına hizmet eder. Ülkemizdeki durumun özeti budur.

Buna göre siyasette kalitenin yükseltilmesi için yapılması gerekenlerin başında toplumun örgütlenmesi ve siyasete yeni “ihtiyaçlar” empoze etmesi gerekmektedir.

Nitekim 24 Aralık ’95 seçimleri yaklaşırken, sivil toplum örgütlerinin ortaya koyduğu yeni bir ihtiyaç bileşeni, ” Milletvekilliği Sözleşmesi” adıyla anılan bir taahhüttür.

Çeşitli partilerin adayları, bir dizi somut taahhütte bulunmaktadırlar. Bu, siyasi hayatımızda ilk defa olmaktadır.

Bu öneri bir sivil toplum örgütünce ortaya atılmıştır. Böylece görülmektedir ki, toplum, ihtiyaçlarına dayalı taleplerini söylenerek, yakınarak dile getirmek yerine örgütlenerek ortaya koyabildiği takdirde pekala siyasetin kalitesini yukarı çekebilecek bir etki yaratabilmektedir.

Mekanizma belli olduğuna göre bundan sonra yapılması gereken bellidir : Daha iyi örgütlenme ve kalite yükseltici girişimlerin projelendirilmesi !

Çarşamba, 06 Aralık 1995

Yorum Gönder