RESMİ KIYAFETLERE “AKIL” KATILAMAZ MI?

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir yıkım kavgası sırasında, haksız yere işgal ettiği bir yerden çıkarılmak istenilen bir kişi, “çıkacağıma, burayı yakarım ulan!” demiş ve gerçekten de dediğini yapmaya çalışırken, mani olmaya çalışan polis memurunu da yakmış ve ağır yaralanmasına neden olmuştu.

Bu olaydan çıkarılacak epey sonuç vardır. Polis memurunun, bu gibi durumlarda nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda eğitilmemiş olduğu ilk göze çarpan eksiklikti. Rastgele bir kişi de ancak o memur kadar beceriksiz davranabilir, karşı karşıya bulunduğu aptal, ruh hastası ve kriminal tiplere karşı böylesine amatörce hareket edebilirdi.

İkinci çıkarılacak sonuç, kişilerin, düzene bu denli uymama özgürlüğünü aldıkları kaynaktır ki bu da devletin güçsüzlüğü ve bir o ölçüde de “başkalarının da uymadığı” yaygın örneklerdir.

Ama bütün bunların dışında, çok daha somut bir nokta vardır: polis memurunun giymiş olduğu, ilk bakışta fiyakalı gibi görünen ama aslında tam bir ölüm tuzağı olan kolay tutuşabilir sentetik kumaştan mamul mont!

Üzerinde, pimi çekilmiş bomba taşımaktan daha da riskli bulunan bu ceketin kumaşı aslında “alev idame ettirmeyen” (flame-proof) olmalıydı. O tür malzemeler tutuşabilir ama alev kaynağı devam etmediği takdirde kendiliğinden söner.

Burada akla gelen iki soru vardır: bu montlar, bu şekilde bir şartname uyarınca mı alınmıştır ve eğer öyleyse kabul sırasında niçin kabul edilmiştir? Şartname böyle hazırlanmamışsa niçin yanlış hazırlanmıştır? İhmal veya kasıt varsa, ne karşılığında ve kimler tarafından yapılmıştır?

Resmi kıyafetlere bu gözlükle bakıldığında inanılmaz yanlışlar görülecektir. Bunlar için anayasa değişikliği, yeni yasa veya tüzük mü yoksa biraz akıl mı gerekmektedir?

Pazar, 01 Ocak 1995

Yorum Gönder