HIRLILIK VE YOLLULUK’LARIN ARAŞTIRILMASI DAHA DOĞRUDUR !

Çeşitli medya organlarında bir “yolsuzluk, hırsızlık haberleri” patlaması yaşanıyor. Neredeyse gazeteler pazar ekleri gibi “yolsuzluk eki”, TV’ler de “yolsuzluk kanalı” oluşturacaklar.

Vatandaşın bunlardan etkilenip ” yahu ne kadar çok yolsuzluk oluyor, bunlar niçin böyle artıyor?” şeklinde paniklenmesi ve moralinin bozulması tehlikesine karşı onları uyarıp korkacak birşey olmadığını haber verme sorumluluğunu taşıyorum. Hatta diyebilirimki hırsızlık ve yolsuzluk işlerinde az da olsa bir azalma vardır. Çünkü, bunların bu denli kamuoyunun bilgisine getirilmesi, potansiyel olayları bir miktar önlemekte, hırsızlık-yolsuzluk yapmayı planlayanlar bir süre de olsa planlarını askıya almaktadırlar.

Evet, moral bozmaya paniklemeye gerek yoktur.

Olayların bu denli yaygınlığı bir “görüntü”den ibarettir. Bu “görüntü”ye yol açan resim ise o denli yaygın ve büyüktür ki toplum yaşamımızın tüm kesitlerini içine almaktadır. Aslında kullanılan deyim de yanlıştır. “Yolsuzluk” -adı üzerinde-, “yol”un dışına çıkılmışlığı ifade eder, yani bir “yol” vardır, o “yol” düzgün bir “yol” dur ve istisnai olarak o “yol”un dışına çıkan kişi ya da kurumlar vardır.

Halbuki durum bu değildir. “Yolun dışı” normal yol durumunda olup “yol” içinde kalanlar istisnadır ve bu sürece yolluluk-hırlılık, bu kişilere de “yollu” ve “hırlı” denmesi daha doğrudur. Bunların nasıl olup da yollu ve hırlı kalabildiğinin, mecburen mi yoksa kendi istekleriyle mi öyle olduklarının incelenmesi büyük önem taşımaktadır.

Çünkü böylece “yolluluk” ve “hırlılığın” mekanizması çözülebilecek ve daha çok kişi ve kurumun yollu ve hırlı yapılabilmesinin yöntemi anlaşılacaktır.

O halde bu konu araştırılmalı, derhal TBMM içinde bir “Yolluluğu ve Hırlılığı Araştırma Komisyonu” kurulmalı, araba, sekreter, ödenek gibi destekler sağlanmalıdır.

Hatta -bu araştırmanın çok uzun süreceği dikkate alınarak- bir “Yoluluk ve Hırlılığı Araştırma ve Yaygınlaştırma Bakanlığı” kurulmalıdır.

Şaka bir yana, yolsuzluk o denli kurumlaşmıştır ki tüm hukuk ve idari düzenimiz, kişi ve kurumlarımızın “yolsuz” olduğu kabulüne göre şekillenmiştir.

Batı uygarlığının temel değeri olan “aksi kanıtlanmadıkça tüm kişi ve kurumlar “yollu” dur” kabulü tam tersine dönmüş hepsinin peşin olarak “yolsuz” olduğu kabul edilmiştir. Tesadüfen bir kişi ya da kurum “yollu” olduğunu iddia ederse -ki kolay kolay edemez- bunu kanıtlamak zorundadır.

O halde ilk yapılması gereken, vatandaş ile vatandaş ve vatandaş ile devlet arasındaki sosyal kontratın incelenmesi ve yolsuzluğun niçin ve nasıl bu denli yaygınlaştığının anlaşılmasıdır. O zaman, yolsuzlukta değil, onun açığa çıkmasında bir patlama olduğu görülecektir.

Hastalığın tedavisinin yöntemi budur. Bunun aksi yani yolsuzlukların araştırılması beyhude bir çabadır ve hiçbir zaman son bulmayacaktır.

Pazartesi, 02 Mayıs 1994

Yorum Gönder