EKSİK / YANLIŞ BELİRLENEN SEBEPLER = YANLIŞ ÇÖZÜM!

Bir gazete haberi, Turizm Bakanlığının turizmdeki krizi gidermek için giriştiği büyük tanıtım harcamalarının bir işe yaramadığını haber veriyor.

Bu, hiç sürpriz sayılmaması gereken, sokak deyimiyle “kör kör parmağım gözüne” bir sonuçtur.

İster turizm, ister bir başka alandaki sorunları çözebilmenin çok sayıda koşulundan ilk ve vazgeçilmez olanı, o soruna yol açan nedenlerin eksiksiz olarak saptanmasıdır.

Ama sorun çözmekle yükümlü insanlarımız (özellikle politikacılarımız, akademisyenlerimiz ve kamu yöneticilerimiz) genellikle bir “esas mesele” nin (en kolayının) peşine takılarak bu kuralı hiçe sayarlar.

Bunun olası sebebi belki kolaycılık, belki de “benim söylediğimin dışında çözüm olmasın” bencilliğidir. Üçüncü bir ihtimal ise, bu sorumluların “başka” işlerle meşgul hale gelmiş olması ve çözümleri onlar yerine beşinci sınıf adamlarının, kendi kapasitelerinin sınırlarını zorlayarak ürettiği çözümleri ortaya koyması olabilir.

Turizm ya da Türkiye’nin tanıtımı sorununun (ki gerçekte sorun tanınma sorunu değildir), kendi kendini tanıtma uzmanı ilan eden kuruluşların dış medyaya verdikleri pahalı ilanlarla ilgisi olmadığını uzun süredir tekrarlıyorum.

Hiç bir ilanın, bizi sevimsiz yapan, çağdaş normların dışına iten davranışlarımızın olumsuzluklarını silemeyeceği gerçeğini anlatabildiğimi anlatabilmiş değilim.

Kedileri fırında yakarak itlaf eden, turist hanımlara bekaret muayenesi yapan, dış ülkelere yolladığı temsilcilerine Türkçe’yi dahi öğretememiş bir ülkenin, pahalı ilanlar yoluyla denizini, güneşini methetmeye kalkışması, hindi olmadığı yolunda kampanyalar düzenlemesi ya da bakanlarına sokaklarda yürüyüş yaptırması olsa olsa bir sonuç yaratabilir, çağdaş insanın çok önem verdiği “rasyonel düşünce biçimi”nden hiç nasibini almamışlığa karşı duyulan kızgınlıkla karışık acıma duygusu!

Amacım, turizmin gerçek sorunlarının ne olduğu konusunda sorumlularına defalarca ilettiğim teşhisleri burada tekrarlamak değildir. Belli ki onlar bir “esas (ve kolay) mesele” arayışı içindedirler. Ve yine belli ki bu “esas (ve kolay) mesele” lere daha çok -ve de boş yere- paralar harcanacaktır.

Araştırmak istediğim, acaba nasıl bir yöntemin, “bir soruna yol açan sebeplerin tümünü belirlemeksizin o sorunun çözülemeyeceği” gerçeğini anlatabilmekte başarılı olacağıdır.

Bunu yapabilecek olanlar, toplumumuzun aydınlarıdır.

Uzun vadede, eğittiğimiz çocuklarımıza akılcı düşünmeyi öğretmek en geçerli yoldur. Bu ise eğitim sistemimizin felsefesini bütünüyle, değiştirebilmemize bağlıdır.

Dünyamızın bu hızlı değişim çağında tüm değer ölçülerinin sorgulandığını göz önüne alırsak, günün birinde bizim de “neleri yanlış yapıyoruz?” diye kendi kendimizi sorgulayacağımızı umabiliriz.

Eminim ki o zaman bu gerçek ortaya çıkacak ve yıllarca bizi “esas (ve kolay) mesele”ler peşinde koşturanlar ayıplanacaklar, kaybettiğimiz yılların sorumlusu ilan edileceklerdir.

Ama o günler gelene kadar nasıl bekleyebiliriz?

Toplumumuzun sorun çözme kaabiliyetinin artırılması, her soruna yol açan nedenlerin tümünün göz önüne alınıp, her birine ayrı bir çözüm geliştirilmesi gereğinin anlaşılmasına bağlıdır.

Aydınımızın önündeki bu tarihi görevi yapabileceğini beklemek hakkımız değil mi?

Hoşça kalınız.

Yorum Gönder