EKMEK FİYATLARI NİÇİN HEP

BAŞ DERDİ OLMUŞTUR?

Kendimi bildim bileli fırıncılarla belediyeler arasındaki tartışma sürer. Bir taraf girdilerin pahalandığını ileri sürerek zam ister, diğer taraf da halk, koruma vs der ve sonunda genellikle fırıncıların dediği olur.

Aradaki vatandaş da hala bakkala gidip “1 okka ekmek” aldığını sanır (1.250 kg’lık okka içine bugün 4 ekmek sığmaktadır!)

Yıllardır süren bu mesele geçmişte belediyelerin verdiği “narh” ile belirleniyor diye zannedilse de, o zaman da belediye meclisi içindeki fırıncı esnafının ya da fırıncılar lobisinin baskısıyla fiyatları fırıncılar dikte ederdi.

Bugün serbest piyasa sistemi içinde, işin mantığını -kısmen- kavramış belediyeler ekmek fiyatlarını tamamen serbest bırakmışlar, bir kısım belediyeler ise fırıncılarca belirlenen fiyatları “onaylamakta” (ne demek ise) devam etmektedirler.

Aslında ta başından bu yana mesele, fırıncı esnafının kendi arasında kurduğu tekellerin (her yörede ayrı tekel vardır) düşündüğü fiyatları halka (ve tabii bu arada belediyelere) zorla kabul ettirmesinden ibarettir.

Serbest piyasa sistemi içinde ne yerel ve ne de merkezi idarenin “fiyat belirleme”, “fiyat kontrolu”, “narh verme” gibi bir fonksiyonu yoktur ve olmamalıdır.

Olması gereken, “rekabet” sözcüğü düşülerek eksik olarak kullanılan serbest rekabet piyasasının koşullarını bozmak isteyenlere müdahale edilmesidir.

“Piyasaya müdahale” ile piyasanın serbestçe oluşumuna engel olanlara “müdahale” arasındaki ince fark budur ve genellikle iki kavram bilerek ya da bilmeyerek (ki çoğu tekeller bilerek) birbirine karıştırılmaktadır. O halde sorun, tekelci eğilimlerle mücadelede hangi araçların kullanılacağıdır. Bu bir mücadeledir, çünkü tekelciler daima bu araçların boşluklarını bulmaya çalışacaklar, idareler de anti -monopoli araçlar/ uygulamalar geliştireceklerdir.

Kısa bir araştırmayla bu araçların neler olabilecekleri bulunabilirse de, ben her ihtimale karşı bazılarını vermek istiyorum:

  1. Tekelin belirlediği fiyatların altında fiyatla satış yapmak isteyenlerin fiziki güvenliğinin (fırınının, çalışanların, sahibinin vs) sağlanması

  2. Tekeli yöneten dernek, vakıf, şirket gibi kuruluşların monopol fiyatları konusunda karar almaması ve bunu denetleyebilmek için belediye/maliye müfettişlerinin yetkilendirilmesi

  3. Yeni fırın açma konusunda mevcut tüm sınırlamaların kaldırılması (hele, dernek vs gibi tekeli yöneten kuruluşların katiyen yetkilendirilmemesi)

  4. Yeni fırın açmak isteyenlerin belirli süre teşviki (arsa kullanım hakkı verme, düşük tarife ile su, belediye harcı istisnası vs)

  5. “Halk ekmek” adlı kamu işletmelerinin derhal özelleştirilmesi (Böylece hem maliyetleri düşer, hem üretimleri artar, hem de belediyelerin vıdı vıdı kaynaklarından birisi azalır)

  6. “Kontrol”, “narh” vs gibi ancak fiyatların artmasına yol açabilecek uygulamalardan tamamen vazgeçilmesi

  7. Tekel dışında fiyatlandırma yapmak isteyenlerin de serbestçe örgütlenebilmelerinin desteklenmesi

  8. Tüketici dernekleri kurulmanın özendirilmesi (belediyenin yer vermesi, bültenlerini basması, dağıtması vbg)

  9. Ekmek alternatifleri konusunda halkın bilinçlendirilmesi

Bu yöntemler, uygulanabilecek yöntemlerden “bazı” larıdır. Belediyelerin başlıca görevi bu tür araçlar geliştirmek ve onları uygulamaktır.

Hiç yapmamaları gereken, yaptıkları takdirde tekelleri güçlendireceğinden şüphe olmayan ise

  1. Bizzat ekmek üretmek

  2. Fiyatları onaylamak (!)

dır.

Bu yöntemler yalnız ekmek değil, tekelcilik eğilimi mevcut olan tüm mal ve hizmetler için geçerlidir. Ama karar verilmesi gereken önemli bir nokta vardır: Tekelcilikle gerçekten mücadele mi etmek istiyoruz, yoksa onu bilerek-bilmeyerek güçlendirmek mi?

Şubat 1992

Yorum Gönder