BEN NEYMİŞİM YAHU !

Uzun süredir düşünüp duruyorum da bir türlü akıl erdiremiyorum, ben neymişim de kendim bile farkında değilmişim diye.

Uzun yıllar değerimin farkında olmadan yaşamışım. Eğer bu göreve gelmemiş olsaydım yine de farkına varamayacaktım.

Beni bu aymazlıktan kurtaran Hüseyin ve Ayşe’ye, Cemal, Müzeyyen, Erhan ve Cemile’ye, Aysel, Ayfer, Ayten ve Muzaffer’e minnet borçluyum.

Bu memurlarım olmasaydı, ağzımdan çıkan sözlerin hepsinin doğru olduğunu, memlekete ne büyük faydalar sağladığımı, çevremdekilerin hepsinden daha zeki, daha yetenekli ve muktedir olduğumu anlayamayacak, kendimi, alalade bir vatandaş olarak (allah korusun) görmeye devam edecektim.

Ne zaman ki onlar önümde ceket ve tayyörlerini iliklemeye başladılar, ne zaman ki odacım Şerafettin kahve isteyince topuk vurarak “başüstüne” demeye başladı, işte o zaman içimden bir ses “yahu Cemalettin, sen neymişsin” demeye başladı, değerimin farkına vardım.

Sonradan düşündüm de hakikaten memurlarımın dediği gibi ben çok büyük bir adamım. Şimdi geldiğim bu görevde inşallah 250-300 yıl kalırım da daha büyük bir adam olurum.

Laf aramızda en çok hoşuma giden, beni gölge gibi izleyen Celal. Daha doğrusu Celal’in telsizi. Henüz telsizi kullanmasını öğrenmedi ama onu işaret parmağı gibi kullanmayı çok iyi biliyor. Bir yeri işaret edeceği zaman parmağıyla “nah”, “aha” vs şeklinde göstermek varken telsizle işaret ediyor. Dikkat ettim, etraftaki herkes de telsizden çok korkuyor. Hatta geçen gün efendiden birisi, “aman evladım ne olur bana çevirme, şeytan doldurmuş olabilir” gibisinden bir laf etti.

Bizim hanım söyledi, yan kapı komşumuz Muktedir beyin karısı tutturmuş” illa ben de telsizli koca isterim” diye. Adam da ne yapsın, bu yaştan sonra ona buna rezil olacağına gitmiş telsizli bir adam tutmuş. Ama adam kamu görevlisi filan olmadığı için halim selim görünüşlü biri. Hiç bizim Murat gibi korkutucu bakamıyor. Muktedir beyin karısı da sinir krizleri geçiriyor.

Bir de bizim makam arabasıyla giderken Murat telsizli kolunu camdan çıkarıp yandan geçen arabalara “kenara çekil ulan” demiyor mu ona bayılıyorum. Vatandaşlar da tabii ki hemen kenara çekiliyorlar. Belli mi olur telsizli adam bu.

Dairenin önüne gelince üstüme saldırıp pardon atılıp, “sayın müdürüm allah seni bize bağışlasın” deyip çantamı elimden almaları yok mu o çok hoşuma gidiyor. Çantamın içinde saç boyam, tansiyon ilacım ve neskahve poşetlerim var ama kim bilecek, önemli bir şey var sanıyorlar.

Geçen gün yönetim kurumu toplantısında, çıkaracağımız yönetmenlikleri tartışıyorduk. Daha doğrusu müdürler tartışıyor, ben de bizim çocuğu bir dış göreve nasıl tayin ettiririm diye düşünüyordum. Öyle dalmışım ki yardımcım, “sayın genel müdürüm sizce de uygun mu?” deyince başımı kaldırıp “evet münasiptir” dedim.

Öğleden sonra arkadaşlar benim bu iki kelimeyle ne derin şeyler söylediğimi keşfetmeye çalışıyorlardı. Demek hakikaten bende bir cevher var. Yoksa bu kadar insan bana yağcılık yapıp kendi dümenlerini mi yürütecekler?

Ya işte böyle; allah sizlere de nasip etsin diyeceğim ama tabii herkes böyle mesuliyetli işleri kaldıramaz.

***

Yorum Gönder