BECERİKSİZLİĞİN BU KADARI!

18 Nisan seçimleri ve sonuçları üzerinde yapılabilecek çeşitli spekülasyonlar olabilir. Bundan önceki çeşitli seçimlerle birçok bakımdan benzerlikler ve farklılıklar bulunabilir. Ama, gelmiş geçmiş bütün bu seçimler arasında öylesine bir ortak yan var ki, o hiç değişmedi : oy pusulalarının kötü tasarımı!

Yüksek Seçim Kurulu adı verilen yüksek kuruluşta, Form Tasarımı denilen ve birkaç saatlik bir eğitimle öğrenilebilecek olan bir becerinin varlığını bilen, bir kişi yok mudur? 21 siyasi partinin adlarının, amblemlerinin ve adaylarının, toplam 2-3 desimetrekarelik -tek yüzlü- bir yere sığması kolaylıkla mümkündür. Halen kullanılan pusulalar ise yaklaşık 5 kat büyüktür ve de ortasından birkaç defa katlandığında verilen zarfa da sığmamaktadır.

Ayrıca, 4 ayrı sandıkta 4 ayrı zarfla kullandırılan ve her defasında neredeyse ayrı bir kişinin oy kullanması kadar zaman israf ettiren yöntem yerine, bir defada tüm pusulaların verilip, gerekli yerlere mühür basıldıktan sonra tek zarf içinde tek sandığa atılması da mümkündür.

Vatandaşa yaşamın bu kesitini kolaylaştırabilecek olan bu basit önlemlerin uygulanmayışının birkaç nedeni vardır: birincisi, bu tür -basit de olsa- akıl yürütme isteyen işlere kafası ermemeyi bir marifet zannedip, bunun yerine anlaşılmaz laflar etmeyi “hukuk”, kendi “ezberden belledikleri” dışındaki bir alandaki becerilerden yararlanmayı afra-tafrasına yedirememeyi ise “hukuk adamlığının ağırlığı” saymaktır.

İkinci neden ise, “bizim vatandaş ufak şeyleri ayırdedemez” anlayışıdır. Siyasi partiler yasasında hiç bir emredici hüküm olmamasına karşın her parti kendine bir amblem edinmiştir. Seçim propagandalarının son günlerinde, mühür basacağı yeri iyice belletmek için, örneğin “önce arıya sonra kalbura bas” gibisinden veciz hatırlatmalarla tek aklının erdiği “kalbura basma” fiiliyle ilişkilendirilmesi, cahil ve ahmak olanların sistemin temel belirleyicisi olarak kabul edildiğini göstermektedir.

Zaman zaman entel toplantılarında dile getirilen bir özlem vardır: herkese bir oy hakkı yerine, entellektüel düzeyi ile orantılı oy hakkı vermek!

Bu ne kadar zırva ise, bir sistemi, o sistemi kullanacak olanların en duyarsız ve en cahiline göre tasarımlamak da o denli zırvadır. ATM makinesini ya da cep telefonu kullanmak, belirli bir asgari beceri gerektirmektedir. Hiç kimse bu cihazları başka türlü yapmayı düşünmemektedir. Toplumsal yaşam, asgari bir “genel okur-yazarlık düzeyi” ister. Köylü standartını -ki köylülerin çoğunun bu konulardaki standartı düşünülenden yüksek olabilir- benimseyerek, bunu demokrasi adına sürdürmek, kamu yönetiminin bu aracının kötüye kullanımıdır.

Bu tür sorunları ortadan kaldırılacağına inanılan bilgisayarlı oy kullanma, bu iki taraflı cehaleti ortadan kaldırmaz, sadece gizler. Bu nedenle, bilgisayarın henüz oy verme amacıyla kullanılamaması, mevcut utandırıcı tabloyu değiştirmek isteyenler için bir imkan sayılmalıdır. Aksi halde, cehalet bu defa bilgisayar destekli olarak sürmeye başlayacaktır.

Yorum Gönder