YANLIŞ SORULAR!

Özel TV’lerde liderlerin “bir kısmı” arasında yapılan açık oturumları yöneten “moderatör”ler, aralarında sözleşmişcesine liderlere benzer sorular yönelttiler: “Enflasyonu nasıl düşüreceksiniz?”, “Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz?”, “işsizliği nasıl önleyeceksiniz?” vs.

Liderler de dilleri döndükçe bunları yanıtlamaya çalıştılar. Aslında liderlere sorulması gereken soru şuydu:

“Ülkemizde yıllardır çözülemeyen enflasyon, terör, işsizlik gibi sorunlara nasıl yaklaşılması gerektiği, bu sorunları yaşamış başka toplumların da bilimin de malumudur.

Malum olan bu sorunların sizlerce bir türlü çözülemeyişi ise:

  • popülizm uğruna doğruları söyle(ye)memek ve de yapmamak,
  • belirli baskı gruplarının baskısına direnememek,
  • yakınlarınızın, sahip olduğunuz gücü siz adına kullanmasını engelle(ye)memek,
  • etrafınızda toplanan ve kendine parti kadrosu yakıştırması yapanları aşıp, esas kadronuz olan tüm toplum içinden liyakatli insanlara ulaş(a)mamak
  • sorunların görüntüleriyle boğuşmaktan bir türlü kaynaklarına erişmeyi becerememek gibi yetersizliklerinizin sebepleri nelerdir? Bu yetersizliklerinizi kabul ediyor musunuz? Bu yeni dönemde bu yetersizlikleri nasıl aşmayı planlıyorsunuz? Bunları halkımıza açıklamak ister misiniz?

Bu sorular sorulmadıkça, tartışma adına yapılacak olan, lider koltuklarında oturan kişilerin birbirlerine daha ağır hakaret etmeye çabalamalarından başka birşey değildir.

    1. Eğer bu sorular sorulabilseydi iki önemli nokta ortaya çıkacaktı:

Bazı liderler, sorunların “görüntü”lerine takılıp kalmış, sorunları anlamamışlardır.

    1. Sorunları anlamış olanlar ise, “doğruları söyler ve yaparsak halk bize oy vermez” açmazından korkmaktadırlar.

Ortaya çıkan bu sonuçlardan birincisi son derece yararlıdır. Sözlerine kulak verilerek vakit kaybedilmemesi gereken liderler hemen belli olacaktır. “Enflasyon, para arzını kısmakla”, “işsizlik, büyümekle”, “terör, kanun çıkarmakla” çözülür biçiminde teşhis sahipleriyle vakit harcanmamalıdır.

İkinci sonuç ise daha da önemlidir. Bu sorun ise liderler arasında bir “rekabet öncesi işbirliği” ile aşılabilir. Bu sorun yalnız bir liderin değil hepsinin ortak sorunudur. O halde hepsinin uzlaşısıyla aşılabilir. Aralarında birisinin dahi, popülizm uğruna belirli konularda yanıltıcı beyanda bulunmaması üzerinde sözleşmelidirler. Örneğin;

  • “Türkiye üretken değildir. Üretken olmadıkça hiçbir sorun çözülemez. Bunun dışındakiler aldatmadır”.
  • “Demokrasi, vatandaşın katılımını isteyen güç bir rejimdir. Demokrasi, işlerin bir avuç atanmış ve seçilmiş insana ihalesi değildir”.
  • “İnsanlarımızın ortalama niteliği düşüktür. Bu nitelikle çoğulcu demokrasi yürütülemez”.

Bu gibi “acı gerçekler” konusunda halka yalan söylememeyi sağlamış bir TV açık oturumu ne kadar yararlı olurdu!

Ayrıca da, hiç konuşulmayan ortak yetersizliklerin içtenlikle yanıtlanması, halkın bu işlerde ne denli pay sahibi olduğunu, bu sorumluluğunun ne kadarını yapıp ne kadarını üzerinden attığını (ya da öyle zannettiğini) ortaya çıkaracaktır.

Artık bu ömür törpüsü tartışmaları dinlemeyelim. Dinletmekte ısrar edenleri ise TV’mizi kapatıp gazete almayarak cezalandıralım.

Pazar, 17 Aralık 1995

Yorum Gönder