SIKINTISIZ YAŞAM!

Hemen her insanın genel hedefi “sıkıntısız” bir yaşam değil midir? Kişiler, toplumlar ve idarenin amacı sorunları enaza indirmek, mümkünse yoketmek değil midir?

Ama , “her dokunduğum altın olsa” diye yakaran kişinin dileği kabul olduğunda nasıl bir cehennem hayatı başladıysa, “Tanrım bana acı verme” diye dua eden birisinin de aynı cehennemle karşılaşacağından şüphe yoktur.

Acılar, sıkıntılar hatta felaketler, aslında Tanrı’nın insanlara verdiği en değerli yol göstericilerdir. İnsana verilen en büyük ceza, en büyük felaket ise onlardan yararlanmayı, ders almayı bilmemek, öğrenmemeye çalışmaktır. Doğru yorumladığınız takdirde neleri yapmamanız gerektiğini şaşmaz bir doğrulukla gösteren sıkıntı kaynaklarından daha sağlam bir dost bulunabilir mi? Ya da aksine, her türlü uyarıya karşın onlardan öğrenmeyen bir kişi için , kendisinden daha tehlikeli bir düşman var mıdır?

Ama ne gariptir ki insanlar, binlerce yıldır putlara va Tanrı’ya hep bu gerçek dostu kendilerinden ayırması için yakarmaktadırlar.

Toplum yaşamımızdaki çeşitli sorunlara bu gözlükle bakınca, ne kadar çok ve yol gösterici işaretle karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Yapılacak şey bunları doğru yorumlayıp, gereğini yapmak; yapılmaması gereken ise, sorunun kaynaklarını kurutmak yerine o işaretleri yani sorunun neden olduğu sıkıntıları gidermeğe çalışmaktır.

İşte gündelik ve köklü politikalar arasındaki ayrım buradadır. Her nerede”bu sorun nerelerden kaynaklanıyor?” diye soruluyorsa orada köklü politikalara yönelim vardır. Her nerede “sıkıntıları giderelim” diye bir eğilim varsa orada ise gündelik politika vardır.

“Çöp patlaması”, “hava kirliliği”, “trafik terörü”, “köktenci eğilimler”, ya da “adalet personelinin ücretleri” sorunlarına bu yaklaşımla bakıldığında son derece yararlı işaretler görülecektir. Yeter ki bu işaretlerin ne anlama geldiklerini merak edip,”bunlar niçin oluyor” diye sorabilelim.

Yorum Gönder