HAVA KİRLETME VERGİSİ

Bu başlığa bakarak telaşlanılacağını, “başımıza bir de bu vergi mi çıktı?” diye isyan edildiğini görür gibi oluyorum. Ama hemen belirtmeliyim ki, bir defa bu yeni bir vergi olmayıp halen alınmakta bulunan bir vergidir.

İkincisi, toplumun bütününü değil yalnızca dar gelirli bölümünü ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, hali vakti yerinde vatandaşlarımızı ilgilendiren bir yanı yoktur.

Nihayet üçüncüsü, diğer tüm vergilerden farklı olarak, devletçe zorunlu olarak alınan, ödenilmediğinde cezaya neden olan değil, bir kısım vatandaşlarımızın gönüllü olarak ödedikleri bir vergidir.

Hava Kirletme Vergisi, bu özelliklerinden ötürü Dünya vergi literatürüne toplumumuzun bir katkısı olarak değerlendirilmelidir.

Halen piyasada satılmakta bulunan kömür sobalarının verimleri %30 civarındadır. Bunun anlamı, yakılan her 100 kilo kömürün 30 kilosunun ısınma, geri kalan 70 kilosunun ise bacadan dışarı atılarak hava kirletme amacıyla (!) kullanıldığıdır.

Soba, genellikle dar gelirli kesimin kullandığı bir ısınma aracıdır. Dolayısıyla hava kirliliğinin yanısıra konunun bir de “cep” boyutu vardır. Dar gelirli insanlarımız, ısınma amacıyla harcadıkları paranın %70’ini “hava”ya atmaktadırlar.

Türkiye’deki 10 milyon konutun yaklaşık 6 milyonunda soba kullanılır. Her sobanın yılda ortalama 1 ton -ki aslında daha fazladır- kömür yaktığı düşünülürse, hava kirletme “amacıyla” havaya atılan kömürün 4 milyon ton olduğu, bunun değerinin ise 160 milyon dolar kadar olduğu anlaşılacaktır.

Yukarıdaki rakamlara bakarak, bacalardan dışarı atılan ısı enerjisinden arta kalan %30’luk ısının, vatandaşların ısınması için kullanıldığı sanılabilir. Bu böyle olmayıp, bacadan dışarı atılamayan ısının %50’si de yalıtılmamış pencere ve duvarlardan yine havaya atılır.

Böylece. yakılan her 100 kilo kömürün 85 kilosu tamamen dışarı atılmış olmaktadır.

Bu, 5 milyon ton kömürün ya da 200 milyon doların hava kirletme için kullanıldığı biçiminde de anlaşılabilir.

Kış mevsimlerinde hava kirliliğinin öldürücü boyutlarda olduğu ülkemizde, hava kirliliği ile mücadele etmek isteyen kuruluşlar için ciddi iki hedef, “soba verimlerinin düşüklüğü” ve “yalıtım eksikliği” dir.

TSE, sobaların asgari verimlerini belirleyen bir standardı 10 yıl kadar önce yayımlamış, standartın uygulanmaya başlama talimatını ise Sanayi Bakanlığına bırakmıştır. Ancak, soba üreticilerinin baskıları nedeniyle bu standart bir türlü uygulanamamaktadır.

Sanayi Bakanından bu konunun açıklanmasını isteyen bir soru önergesinin “garip sorular” (lüzumsuz sorular denilmek isteniyor) kapsamında gösterildiği bir gazete haberi yayımlandı.

Türkiye, havanda su dövdüğü sorunları bir yana bırakıp bu tür “garip” soruları sormaya başladığında sorunlarını çözebilecektir.

Türkiye’nin güçlüğü, karşı karşıya bulunduğu sorunlarında değildir. Güçlük, Kaynak Sorun’ların “garip”, Görüntü Sorun’ların ise “ciddi” bulunmasındadır.

Çarşamba, 28 Haziran 1995

Yorum Gönder