Karmaşıklığı sürdürmek zordur

Karmaşıklığı sürdürmek zordur

Yaşamımızı kolaylaştıran şeyler birer karmaşıklık (kompleksite) ürünüdür. Buğday tohumunun buğday, buğdayın un, unun kek haline gelmesi adım adım karmaşıklığı artırır. Artan karmaşıklık doğru yönetilebilirse refah -bazen de mutluluk-, yönetilemezse karışıklık, huzursuzluk ve sonunda refah azalması ve daha da sürerse toplumların parçalanmasına yol açar.

Joseph Tainter, 1988’de yazmış olduğu Karmaşık Toplumların Çöküşü adlı eserinde, karmaşıklığın yönetilemediği bir noktaya ulaşan toplumların nasıl çökmeye başladıklarını anlatıyor. Karmaşıklığın getirileri pozitif iken sesi çıkmayan toplumlar, bu getiriyi sağlamak için ödenen bedeller arttıkça huzursuzlanır; bir noktadan sonra ise, ödedikleri bedel (yani vergi, çalışma, sıkıntılara katlanma gibi) artıp getiri de negatife dönünce artık birarada yaşamanın gereksizliğini anlarlar. Toplumların parçalanmaya başladıkları nokta burasıdır.

Tainter, karmaşıklığın yönetimini, karmaşıklığın yarattığı sorunları çözebilme becerisi olarak tanımlıyor.

Karmaşıklık bireysel ölçekte nasıl yönetilir?

Tumturaklı sözcükler kümesine son yıllarda girenlerden “yönetmek” sözcüğü, bireysel ölçekte genellikle şu anlama gelir: “sahip olmak istediğin yaşam kolaylaştırıcıların (konfor) bedelini nasıl ödeyeceksin?”

Verilebilecek cevaplar şunlar olabilir:

Ö      Şu anda sahip olduğum gelir, söz konusu bedeli ödemeye yeterlidir.

Ö      Daha çok çalışıp aradaki farkı karşılayacağım,

Ö      Yeni beceriler kazanarak karşılayacağım,

Ö      Değerlerimi satarak karşılayacağım:

–        Elimdeki yetkileri (varsa) satarak (halk arasında rüşvet deniliyor),

–        Doğru-iyi-güzel değerlerimden para edenleri değiştireceğim (halk arasında dönek deniliyor),

–        Cinselliğimi satarak (halk arasında İ.. veya O.. deniliyor),

–        ve giderek daha az getiri sağlayan yollarla (çanta çarpmak, yol kesmek vd) .

Ö      Hiç bir şey yapmayacağım; kaos olmasını, böylece herşeyin bedelinin önce sonsuza sonra da sıfıra inmesini bekleyeceğim.

Görüldüğü gibi yöntemler giderek ödeme güçlüğü yaratır dizidedir.

Kişinin üretimi ile arzuları arasındaki makas giderek açılıyor..

Bu makas açıldıkça yukardaki yöntemler sırasıyla devreye giriyor. Ayrıca, mesele sadece bireysel ölçekteki iflas etmişlik (her anlamda) ile bitmiyor; hayvanı, bitkisi, taşı toprağı ile bizi çevreleyen ortam da iflasa sürükleniyor.

Ve bütün bunlara karşı tek çare görünüyor: Yeni bir tüketim ahlakı oluşturmak!

10 Mart 12 Cumartesi

Yorum Gönder