TARTIŞMA MİMARİSİ

Sağlam bir torbanın içine rasgele şekilli taş parçaları konulsa ve yeterince uzun bir zaman -mesela 1 milyon yıl- çalkalansa, sonunda bütün taşlar düzgün birer küre olurlar. Nitekim deniz kenarlarındaki çakıl taşları, birbirlerine sürte sürte, bu kural uyarınca küreleşmeye doğru gitmektedirler (inanmayanlar bizzat deneyebilirler!)..

Benzer bir yöntem -çok daha hızlandırılmış olarak- mühendislikte de kullanılmakta, bazı parçalar bu yolla düzgünleştirilmektedir. Doğada ve mühendislikte geçerli olan bu yöntem, niçin sorun çözmekte kullanılmasın? Belli sayıda insanı bir araya getirir, uzun bir süre tartıştırırsanız onlar da bir sorunu çözemezler mi?

İşte -herhalde- bu düşünceden hareket eden program tasarımcıları, TV ve radyolarda çeşitli adlar altında seyredip dinlediğimiz tartışma programlarını yapmaktadırlar.

Yıllardır, demokrasi konusundaki kültürümüzü oluşturanlar, tartışmanın, demokrasinin bir aracı olduğunu, tartışma yoluyla doğruların bulunup, uzlaşmaların sağlanabileceğini bizlere bellettiler. Ama tartışmanın ne demek olduğunu, kavga ile tartışma, iddialaşma ile tartışma, uzlaşmaksızın tartışma ve uzmanlık isteyen konulardaki tartışma, tartışmanın yönetimi gibi püf noktaları ne hikmetse es geçildi.

Tartışmanın konusunun, yönteminin, taraflarının, kurallarının, bilgi desteğinin ve bunların hepsi demek olan “tartışma mimarisi”nin ise henüz duyulup bilindiğini gösteren bir işaret yok.

Görülen odur ki, insanların kavgaya karşı doğal bir merakları vardır. Bir kavgayı durdurmak isteyen sayısının, onu seyretmek isteyenlerden yüzlerce kat az olduğunu hep gözlemişizdir. Tartışma programlarına da biraz böyle yaklaşılmaktadır.

Belli ki, tartışmaları yönetenler, bu programların yapımcıları, böyle bir yazıyla tutumlarını değiştirip, bu işi bir mimarlık gibi ele almazlar. Ama en azından şunları bilmelerinde yarar vardır:

  1. Tartışma programları, halk mahkemeleri değildir.
  2. Genelleme, en rahatlatıcı yöntem ama en ağır insan hakları ihlalidir.
  3. Tartışma konusunun “doğru” saptanması, mimarinin en önemli yanıdır.
  4. Tartışacakların “doğru” seçimi için vazgeçilmez iki anahtar “dinlemesini bilmek” ve “bilgisiz konuşmamak” tır.
  5. Tartıştırma yoluyla doğruların bulunması, ancak o konuda söz söyleme ehliyeti olanların tartışması halinde doğrudur. Herhangi bir düşünsel değeri olmayan yakınmalar, hakaretler, suçlamalar, zanlar ve tahminler rahatlatır ve de bir işe yaramaz.
  6. Yönetici, olabildiğince az, mümkünse hiç müdahale etmez. Beyan etmek istediği düşüncelerini ancak panel, sempozyum gibi, yöneticinin de söz hakkının bulunduğu forumlarda dile getirebilir. Hele hele tartışmacıları susturup, onları birer figüran biçiminde kullanarak kendi yargılarını dile getirmek isteyenler, tartışma ortamına en büyük zararı verenlerdir.

Düşünceleri ifade özgürlüğünün, doğru bilgilenme hakkı ile sınırlı olduğu unutulmamalı, rating adına demokrasinin bu altın kuralı tahrip edilmemelidir. O kural hepimize lazım olabilir.

Benzer şekilde, tartışma listeleri İnternet’in olağanüstü imkanlar yaratan bir özelliği.. Ama her araç gibi onun da yararlarını tam kullanabilmek için dikkat edilmesi gereken noktalar var. Bunlara biraz dikkat, bu platformların tam bir ortak akıl ortamı haline gelmesini sağlayabilir.

Bu noktaların hepsine birden tartışma mimarisi denilebilir ve yalnızca internet ortamında değil, kişilerin fiziki olarak hazır bulundukları açık oturumlar, paneller vb toplantı türleri için de bu mimarinin kurallarının geçerli olduğu söylenebilir.

İnsanları bir ortamda özgürce tartışmaya bırakmanın, sonuçta doğru fikirler üreteceği gibi bir inanç vardır. Rastgele şekilli parçaların yeteri kadar uzun süre özgürce sürtüşmeye ve böylece birbirlerini aşındırmaya bırakılması halinde her birinin düzgün birer küre haline geleceği bilinmektedir. Ama bu yeterli süre yüzbin yıllar mertebesindedir ve tartışma ortamları için gerçekleştirilmesi oldukça güçtür. Bu uzunlukta olamayan mimarisiz tartışmalar ise uzlaşmalar ile değil keskinleşmiş çatışmalarla son bulur.

Her ne ad ve format altında olursa olsun, her türlü tartışma ortamı:

Aynen bir bina gibi bir mimariye sahip olmalıdır. Baştan tasarımı yapılmamış bir tartışma ise, kısa süre içinde şunlardan birisine -en az- dönüşür:

Bir kişinin, uzun ve sürekli iddialarıyla tartışma ortamını bloke etmesi,

Bir kişinin, bir veya birkaç ya da bütün tartışmacılarla kavgaya tutuşması,

Konuların, tartışılması -ve bir sonuca ulaşılması- beklenenlerden uzak noktalara taşınıp topluca kaybolunması,

Kimsenin katılmadığı bir sessizlik ortamı,

Herkesin bambaşka konularda konuşup yazıştığı bir “chat” ortamı,

Bir mimari tasarım mutlaka bir amaç ya da amaçlar kümesi tanımlayarak başlamalıdır. İnşaat yaparken ya da tartışma planlarken!

Tartışmanın vazgeçilmez kuralları konusunda gerek baştan beri hazır bulunanların gerekse sonradan katılanların -varsa- bilgilendirilmeleri gerekir. Bu kurallara uyulup uyulmadığının denetimi ise bir denetçiye görev olarak verilmeli, denetçi hiçbir kişisel yargı katmadan bu kurallara uyumu denetlemeli ve yine kendisine başlangıç tartışmacılarınca verilen talimat uyarınca gereğini yapmalıdır.

Buna göre, bir tartışma tasarımının ilk adımı, bir “denetçi”nin, “denetim yöntemi”nin ve “yaptırımlar”ın belirlenmesi ve bunun tüm tartışmacılara duyurulması olmalıdır.

Vazgeçilmez kurallar şunlar olabilir:

Kısa ifade : Her uzun ifade, başkalarının ifade özgürlüklerinin bir ölçüde çiğrenmesidir. Düşünceler, olabilecek en kısa formlarda dile getirilmelidir.

(…dir)lere dikkat : Her (…dir), dik durdurulmaya çalışılan bir çubuk, her ilave (…dir) ise bu çubuğun üzerinde dengede durdurulmaya çalışılan yeni çubuklar(dır).

Bir düşüncede ne kadar çok hipotez varsa, düşünce o denli dikkat ve alçakgönüllülükle dile getirilmelidir. Aynen, birbirinin üzerine konulup dengede tutulmaya çalışılan çubuklar gibi, çubuk sayısı arttıkça dengeyi tutturmak (yani düşüncenin doğru olması ihtimali) o denli zorlaşır (isteyenler önce bir, sonra da iki çubukla deneyebilir!).

Ama diğer yandan her (…dir) insanı biraz daha rahatlatır, mevcut bir sorunu daha az karmaşık hale getirir. Buna göre, peşpeşe varsayımları dizip sonra da bunlardan iddialı sonuçlar çıkarmaya çalışmamak gerekir.

Marifet, ortaklıkları bulmaktadır: İki düşünce arasında aykırılık bulmak son derece kolaydır. En doğru fikirler dahi kolayca eleştirilebilir. Tartışmalardan amaç, ne kadar akıllı, ne kadar bilgiç ve ne kadar iyi tartışmacı olduğumuzu kanıtlamak değil, üzerinde uzlaşılabilecek ufacık bir alan bulup, daha sonra bu alanı genişletmeye çalışmaktır.

Doğrularımıza pek güvenmemek : Hepimiz doğrularımızla yaşarız. Malımızı mülkümüzü kaybetmeye razı olabilir fakat doğrularımızı bir türlü terk etmek istemeyiz. Gerçekte ise onlar bizim zincirlerimizdir. Her doğru, belirli koşullar ve varsayımlar içinde geçerli, bunun dışında ise geçersizdir. Adlandırmalar dışındaki tüm doğrular sorgulanabilir, almaşıkları bulunabilir.

Fikir değiştirebilmek bir meziyettir. Fikrini, işine öyle geldiği için değiştiren bir sahtekar, eski düşüncesindeki bir boşluğu -kendi kendine ya da başkasının etkisiyle- bulup değiştiren ve de yanılmışım diyebilen ise bilgeliğe yürüyen kişidir.

En akıllı kişi, başkasının düşüncesi üzerine katkı yapabilen kişidir : Tartışmalarda en iyi fikirler genellikle bir ilk fikrin tartışmacılarca zenginleştirilmesi suretiyle bulunur. Bu değerli hazineden bizi mahrum bırakan engel, “bu benim fikrim değil” sendromu olarak adlandırılan alışkanlıktır.

Tartışmadan kesin ihraç nedeni: kaba hitaplar ve kişiselleştirme : Tartışma ortamları kişilerin kendi yargılarını, inançlarını, doğrularını başkalarına her ne yolla olursa olsun benimsetmek zorunda oldukları platformlar değildir. Belirli konularda fikir zenginleştirme amacına yönelik platformları, kişisel hesaplaşma, hakaret, kendi doğrularını kaba hitaplarla benimsetmek için olarak kullanmaya kalkışanların tüm tartışmacılar tarafından anında boykot edilip tartışma dışı bırakılması gerekir. Denetçinin başlıca görevlerinden birisi budur.

Bu asgari kurallara ek olarak tartışmacılar uygun gördükleri başka kurallar da koyabilirler. Ama her ne olursa olsun amaç tek olmalıdır: daha kaliteli, üzerinde daha çok uzlaşı bulunan ve en önemlisi, tek başımıza üretemediğimiz düşünceleri ortak akıl yoluyla üretmek.

Pazar, 30 Ekim 1994

Yorum Gönder