Cehalet nasıl özendirilir?

Cehalet nasıl özendirilir?

Çobanın oyu kaçtır?

Bir TV programında, saçının rengi nedeniyle zeka özürlü sayılan bir kişi “benim de çobanın da birer oyumuz var, bu haksızlık” deyince -haklı olarak- çok eleştirilmişti.

Demokrasinin olmazsa olmazlarından birisi olan “eşit oy hakkı” ilkesinin reddi çoğu kimsece eleştirilmiş, ama bir bölüm de, “çoban” sözcüğünde simgeleştirilen “cehalet”in demokrasi ile bağdaşmazlığına da hak vermişti. İki arada bir derede kalanların sayısının epey olduğunu da sanırım.

Alan okur-yazarlığı

Kuşkusuz bu çelişkinin çözümü, çobanlara oy hakkının kısıtlanması yoluyla olamaz. “??. okur yazarlığı” deyimiyle ifade edilen çeşitli alanlardaki cehaletlerin yok edilerek, her oy’a yüklenmiş bulunan bilinç düzeyinin eşitlenmeye çalışılması gerekir.

Örneğin, bilişim okur-yazarlığı düzeyi yükseltilemezse, bir kısım insanımızın ATM kartıyla emekli maaşını çekememesi hatta otobüse binememesi gibi durumlar ortaya çıkabilecek. Yarınlarda elektronik oy verme gerçekleştiğinde bu insanlar oy da kullanamayacaklar.

Herhangi bir alandaki okur-yazarlığı geliştirmek için en iyi yöntemin, bir dizi aracın birlikte, birbirini tamamlayacak şekilde kullanımı olduğunu biliyoruz. Sadece tek aracın, örneğin sadece okul kurumu olamayacağı, eğer buna bel bağlanırsa çok uzun yıllar beklemek gerekeceğini tahmin etmek güç değildir.

En etkili öğrenme “ihtiyaçlar” yoluyla sağlanır

Öğrenme devrimi adıyla -tabii ki sınırlarımızın dışında- gelişen akım olduğu dikkate alındığında, “alan okur-yazarlığı” konusundaki en etkili aracın da insanlarda ihtiyaç yaratmak olduğu kolayca görülebilir.

İhtiyaç ise “mecbur olmak”tır!

Hepimiz birbirimize -bireysel ve/ya kurumsal olarak- ihtiyaç yaratabiliriz.

Çocuğuna sorumluluk vermek isteyen anne babalar, onların harçlık ihtiyaçlarını bir takım sorumluluklar yükleyerek bunu gerçekleştirebilir.

Çalışanlarının yabancı dillerini geliştirmelerini isteyen kuruluşlar onlara yabancı dil öğrenmelerini mecbur kılacak sorumluluklar verebilirler.

Sınıfların kirletilmemesini sağlamak isteyen öğretmenler, sınıf temizliği konusunda öğrencilerinden yardım etmelerini isteyebilir. Ve daha yüzlerce örnek.

Şimdi size, bunların tam aksine, öğrenmeyi değil cahil kalmayı özendiren ve bunu sürekli yapan kurumlarımızdan üç örnek:

o      Gazetelerimizde, şu tür haberler neredeyse kuraldır: “Marmaray kazısında 9 metre 40 santim derinlikte insan kemikleri bulundu“, “Dört kişilik bir ailenin mutfak masrafı bin 300 lira oldu” vs.

Niçin 9.40 m değil de 9 metre 40 santim? Niçin 1300 lira değil de bin 300 lira? Bunların nedeni bellidir: Bizim insanlarımız arasında 9.40 m’nin 9 metre 40 santimetre olduğunu bilmeyenler, 1300 sayısını okuyamayanlar vardır; biz hepsini kucaklamalıyız (bu “kucaklama” işi de neyin gizlenmişidir bilmem!)

o      Profesör ünvanlı insanlar, en azı lise mezunu olan spikerler hava raporu veriyor: “Meteorolojik tahminlere göre önümüzdeki üç günde İstanbul’da ısı 20 derece olacak

Bu insanlar ısı yerine sıcaklık denilmesi gerektiğini, ikisinin çok farklı olduğunu bilmiyorlar mı? Bilmiyenler olabilir ama çoğu biliyor fakat şu nedenle ısı diyorlar: Bizim insanlarımız arasında sıcaklık deyince soğuk havaların da bulunabileceğini anlamayanlar vardır; biz hepsini kucaklamalıyız.

o      Seçimlerde kullanılan oy pusulalarının boyu yaklaşık 1 m. Halbuki basit bir form tasarımı ile, pusulalardaki tüm bilgileri -hatta arka yüzüne gereken yasal bilgileri de ekleyerek- A4’ten daha küçük bir yere sığdırmak, mühürleri de çok küçültmek mümkün.

YSK’nda hiç olmazsa bir kişi bunu akıl edemez mi? Etmesine eder ama gerekçe yine aynıdır: Bizim insanlarımız içinde öyleleri vardır ki bırakın ayrıntılara dikkat etmeyi, ancak eline ip veya şablon pusula verilirse[1] oy kullanabiliyor. Biz tüm yurttaşları kucaklamalıyız ki demokrasi olsun!

Bu birbirinden farklı örnekler çoğaltılabilir. Ama dikkat edilirse tümündeki felsefe aynıdır: Her ne sistem kurulacaksa, en aptal, en cahiline göre yapılmalı.

Böylece, insanlara “alan okur-yazarlığı” kazandırabilecek en etkili araç kenara itilmekte, giderek negatif seçim desteklenmektedir. Halbuki evrim ise bunları ayıklıyor.

Bir anlayış ki doğa kurallarının aksini zorlar, o sistemin yürümesi zordur.

Nisan 11, 2009

Yorum Gönder